Epeyce yer ziyaret ettik.
- We visited quite a few places.
Onun epeyce rekoru var.
- He has quite a few records.
Pek öyle tasarladığım gibi olmadı.
- It didn't work out quite like I intended it to.
Onun pek çok arkadaşı var.
- He has quite a few friends.
Oğlun şimdiye kadar oldukça uzun olmalı.
- Your son must be quite tall by now.
Oldukça yorgun görünüyordu.
- He looked quite tired.
Tom hâlâ oyunun kurallarını tamamen öğrenmemişti.
- Tom still hasn't quite learned the rules of the game.
Ayı tamamen uysal ve ısırmaz.
- The bear is quite tame and doesn't bite.
Ayı tamamen uysal ve ısırmaz.
- The bear is quite tame and doesn't bite.
Tom hâlâ oyunun kurallarını tamamen öğrenmemişti.
- Tom still hasn't quite learned the rules of the game.
Ben gayet iyi hissediyorum.
- I'm feeling quite well.
Onun niçin sinirlendiği gayet açık.
- Why he got angry is quite clear.
O, gerçekten oldukça iyi bir hikaye.
- It is really quite a good story.
Ben, gerçekten ödeme için hazırım.
- I am quite ready for payment.
O tasarımcının adını tam olarak anlamadım.
- I didn't quite catch the name of that designer.
Söylediğini tam olarak anlamıyorum.
- I don't quite understand what you are saying.
Büsbütün hayal kırıklığı, biz hayallerimizin yok olduğunu gördük.
- Quite frustrated, we saw our dreams disappear.
Bilgisayarlarla büsbütün evdedir.
- He is quite at home with computers.
Bir hayli öğrenci bugün yok.
- Quite a few students are absent today.
O, bu sabah bir hayli mektup aldı.
- He received quite a few letters this morning.
I don't quite understand you.