İşlerinizi yarım yapılmış bırakmayın.
- Don't leave things half done.
O, iyi yapılmış bir işti.
- It was a job done well.
Tom çok yorgun görünüyordu.
- Tom seemed to be done.
Çok yorgun olduğunu biliyordum.
- I knew you were done.
Öyle bir şey yapmış olamaz.
- He cannot have done such a thing.
O öyle bir şey yapmış olamaz.
- She can't have done such a thing.
Bifteğinizi nasıl pişmiş istersiniz.
- How would you like your steak done?
Etimi iyi pişmiş severim.
- I like my meat well done.
İşin bittiğinde bana haber ver.
- Tell me when you're done.
Gazete ile işin bitti mi?
- Are you done with the paper?
Tom yaptıklarından pişman olmuş gibi görünüyordu.
- Tom seemed to regret what he had done.
Etimi iyi pişmiş severim.
- I like my meat well done.
Bifteğimi iyi pişmiş istiyorum.
- I'd like my steak well done.
Tom yaptığı şeyin yanlış olduğunu kabul etmeyi reddetti.
- Tom refused to admit that what he'd done was wrong.
Tom yanlış bir şey yaptığını kabul etmeyecektir.
- Tom won't admit that he's done anything wrong.
Yapmış olduğumdan hiçbir pişmanlık duymuyorum.
- I have no regrets for what I have done.
Mümkün olduğunca kısa sürede onu yaptır.
- Get it done as soon as possible.