Cevabını Tom'unkiyle karşılaştır.
- Compare your answer with Tom's.
Başarıların benimki ile karşılaştırılamaz.
- Your achievements cannot be compared with mine.
Karşılaştırma yapmak gerçekten zor.
- It's really tough to compare.
Çevirini tahtada olanla karşılaştır.
- Compare your translation with the one on the blackboard.
New York ile karşılaştırıldığında, Tokyo çok daha güvenli bir yerdir.
- Compared to New York, Tokyo is a much safer place.
Düşünmek kıyaslamaktır.
- To think means to compare.
Düşünmek kıyaslamaktır.
- To think means to compare.
Lütfen beni erkek kardeşimle kıyaslama.
- Please don't compare me with my brother.
Hayat çoğu zaman bir dağa tırmanmakla karşılaştırılmıştır.
- Life has often been compared to climbing a mountain.
Biz onun işini onunkilerle karşılaştırdık.
- We compared his work with hers.
New York ile karşılaştırıldığında, Tokyo çok daha güvenli bir yerdir.
- Compared to New York, Tokyo is a much safer place.
Sen elmaları portakallarla karşılaştırıyorsun.
- You're comparing apples with oranges.
Tom'u Mary ile karşılaştırmıyorum.
- I'm not comparing Tom to Mary.
Düşünmek kıyaslamaktır.
- To think means to compare.
We compare good as good, better, best.
A sapling and a fully-grown oak tree do not compare.
Astronomers have compared comets to dirty snowballs.
You can't compare my problems and yours.
... everything only has a value depending on what we compare it to ...
... what you compare something to completely determines the human perception a value ...