İzlanda, dünyadaki en küçük Müslüman topluluklarından birine sahiptir.
- Iceland has one of the smallest Muslim communities in the world.
İki yüzlü topluluklardan nefret ederim.
- I hate two-faced communities.
Sami cemaatte önemli bir kişiydi.
- Sami was a pillar in the community.
Leyla cemaatin bir direğiydi.
- Layla was a pillar of the community.
O bir topluluk aktivisti.
- She is a community activist.
Bu uluslararası bir topluluk.
- This is an international community.
Onlar halka açık yüzme havuzuna gittiler.
- They went to the community pool.
Halk için kendini kurban ediyor.
- She sacrifies herself for the community.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Tom toplumunda bir eylemcidir.
- Tom is an activist in his community.
O onu milletin iyiliği için yaptı.
- She did it for the good of the community.
Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır.
- However, only the human community has verbal languages as a means of communication.
O kamu hizmeti cezasına çarptırıldı.
- He was sentenced to community service.
Tom, şartlı tahliye ve kamu hizmeti cezasına çarptırıldı.
- Tom was sentenced to probation and community service.
... or water our communities and what radical use my authority to protect more ...
... communities and making sure we catch violent impulses before they occur. ...