common, customary, frequent

listen to the pronunciation of common, customary, frequent
Английский Язык - Турецкий язык

Определение common, customary, frequent в Английский Язык Турецкий язык словарь

usual
olağan

Bu olağan bir düzenlemedir. - This is the usual arrangement.

Polisin olağan arama prosedürlerini izleyip izlemediği belli değil. - It is not evident whether the police followed the usual search procedures.

usual
{s} herzamanki
usual
alışılagelmiş
usual
çoğunlukla

Ülkedeki otobüsler çoğunlukla zamanında gelmezler. - Buses in the country don't usually come on time.

Senin söylediğin çoğunlukla doğru oluyor. - What you say is usually true.

usual
{s} klasik

Tom genelde klasik rock çalan bir radyo istasyonunu dinler. - Tom usually listens to a radio station that plays classic rock.

Tom genellikle klasik müzik dinler. - Tom usually listens to classical music.

usual
usuallyekseriyetle
usual
{s} her günkü
usual
çok kere
usual
alışılagelen
usual
olagelmek
usual
her zamanki

Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı. - As usual, the physics teacher was late for class.

Gelecek Cuma her zamanki poker oyunumuza gelecekmisin? - Will you come to our usual game of poker next Friday?

usual
It is usual to do so Böyle yapmak adettir
usual
as usual âdet üzere
usual
her zamanki gibi

Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı. - As usual, the physics teacher was late for class.

Onlar her zamanki gibi geç kaldılar. - They're late, as usual.

usual
{s} alışılmış
usual
{s} alışılmış, mutat
Английский Язык - Английский Язык
{a} usual
common, customary, frequent
Избранное