Tam odaya girmek üzereydik.
- We were just about to enter the room.
Japonya'da öğrencilerin üniversitelere girmek için zor sınavlara girmeleri gerektiği tüm dünyada bilinmektedir.
- It is known all over the world that, in Japan, students have to take difficult entrance examinations to enter universities.
İçeri girdiğini duymadım.
- We didn't hear you come in.
İçeri girdiğini duymadım.
- I didn't hear you come in.
İçeri girmek istemez misiniz?
- Don't you want to come inside?
Bir içki için girmek ister miydiniz?
- Would you like to come in for a drink?
İçeri girmek ister misin?
- Do you want to come in?
İçeri girmek istedin mi?
- Did you want to come in?
İçeriye gelmek ister misiniz?
- Would you like to come inside?
Gelecek hafta bir mülakata gelmek ister misin?
- Would you like to come in for an interview next week?
İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
- Please make an appointment to come in and discuss this further.
İçeri girin. Kapı açık.
- Come in. The door is open.
Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.
- You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately.
Please come in and look around.
Most of the neighbors get 14 channels, but only two of them come in well here.
They started together, but the drummer came in late.