Nasıl olsa acele etmek iyi bir fikir olacak.
- Anyhow it will be a good idea to hurry up.
Son treni yakalamak için acele etmek zorundasın.
- You have to hurry up so you'd catch the last train.
Acele et, yoksa treni kaçıracaksın.
- Hurry up or you'll miss the train.
Acele et. Okula geç kalacaksın.
- Hurry up. You'll be late for school.
Hadi, Tom. Ona bir şey söyle.
- Come on, Tom. Say something to her.
Bir UFO gördüğünü mü söylüyorsun? Hadi ama!
- You say you've seen a UFO? Come on!
Haydi, benimle oyna, çok sıkıldım!
- Come on, play with me, I'm so bored!
Davranışını haklı çıkar, haydi, bunların hepsi olduğunda orada olmanı haklı çıkar.
- Justify your attitude, come on, justify being there when it all happened.
Saat yedide orada olmalıyız, bu nedenle çabuk ol.
- We must be there at seven, so hurry up.
Çabuk ol, yoksa treni kaçıracağız.
- Hurry up, or we'll miss the train.
Haydi! Geç kalacağız.
- Come on! We'll be late.
Davranışını haklı çıkar, haydi, bunların hepsi olduğunda orada olmanı haklı çıkar.
- Justify your attitude, come on, justify being there when it all happened.
İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.
- Come on in. We're just about to get started.
Çabuk ol, acele etmezsen geç kalacağız.
- Come on, we'll be late if you don't hurry up.
Haydi, çabuk cevap ver.
- Come on, answer quickly.
The new garden is coming on nicely.
She started coming on to me as soon as my wife left the room.
I thought he'd asked me to lunch to discuss business; I wasn't expecting a come on.
Come on, George! You can win!.
The free offers are just come ons to get you in the store so the sales staff can work on you.
Turning the corner, I came on Julia sitting by the riverbank.
Typical. I'm due to come on just after we go on holiday.
Come on! You can't possibly expect me to believe that.
... MARGARET, COME ON. ...
... Come on, guys. ...