Определение clear- в Английский Язык Турецкий язык словарь
- <span class="word-self">Clearspan>
- (isim) Berrak
Bu derenin suyu serin ve berraktır.
- The water in this brook is cool and clear.
idrarın ne renk; Berrak, koyu sarı, kırmızımsı veya bira gibi kahverengi mi?
- What color is your urine: clear, dark yellow, reddish, or brown like beer?
- <span class="word-self">clearspan>
- net
Tom ne istediğini oldukça netleştirdi.
- Tom made it quite clear what he wanted.
Çalışma sigara içmenin sağlığımızı mahvettiğini netleştirmiştir.
- The study made it clear that smoking ruins our health.
- <span class="word-self">clearspan>
- temiz
Sabahleyin katlanır yatağı temizleriz.
- In the morning, we clear the futon.
O, bulaşık masasını temizleyecek.
- She will clear the table of the dishes.
- <span class="word-self">clearspan>
- açık
Elinden geldiğince açık konuşsan iyi olur.
- You had better talk as clearly as you can.
Senatonun antlaşmayı reddedeceği açıkça görünüyordu.
- It seemed clear the Senate would reject the treaty.
- <span class="word-self">clearspan>
- belirgin
George pozisyonunu belirginleştirdi.
- George has made his position clear.
- <span class="word-self">clearspan>-cut
- düzgün
- <span class="word-self">clearspan>-cut
- açık ve net
- <span class="word-self">clearspan>-cut
- keskin hatlı
- <span class="word-self">clearspan>-cut
- kesin
- <span class="word-self">clearspan>-cut
- biçimli
- <span class="word-self">clearspan>-headed
- anlayışlı
- <span class="word-self">clearspan>-headed
- mantıklı
- <span class="word-self">clearspan>-sighted
- keskin gözlü
- <span class="word-self">clearspan>-sighted
- mantıklı
- <span class="word-self">clearspan>
- belli
Onun konuşma şeklinden açıkça belli olduğu için, o bir öğretmendir.
- He is a teacher, as is clear from his way of talking.
Katılıp katılmayacağı belli değil.
- Whether she will agree or not is not clear.
- <span class="word-self">clearspan>
- zeki
- <span class="word-self">Clearspan>
- (isim) Belgin
- <span class="word-self">clearspan> out
- tamamen bitirmek,yok etmek
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} tiz
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} bulutsuz
Bulutsuz bir günde Fuji dağını görebilirsiniz.
- On a clear day, you can see Mt. Fuji.
Bulutsuz gökyüzüne bak.
- Look at the clear sky.
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} parlak
Onun mavi gözleri açık ve parlaktı.
- His blue eyes were clear and bright.
Pazar sabahı hava parlak ve açıktı.
- It was a bright and clear Sunday morning.
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} saydam
- <span class="word-self">clearspan>
- sil
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} ortada
Bir fincan kahve, baş ağrımı ortadan kaldırdı.
- A cup of coffee cleared up my headache.
- <span class="word-self">clearspan> enough
- yeterince açık
- <span class="word-self">clearspan> eyed
- zeki
- <span class="word-self">clearspan> up
- açıklığa kavuşturmak
- <span class="word-self">clearspan> up
- bulmak
- make <span class="word-self">clearspan>
- adını koymak
- stand <span class="word-self">clearspan>
- (of) (bir şeyden) zarar görmeyecek kadar bir mesafede durmak, uzak durmak
- stand <span class="word-self">clearspan> of
- -den uzak durmak, (birinden) uzak kalmak, ile temas etmemeye çalışmak; (bir şeyi) kullanmamak, -den sakınmak. stand close examination yakından incelemeye gelmek, kurcalamaya gelmek: His past won't stand close examination. Geçmişini kurcalamaya gelmez
- <span class="word-self">clearspan>
- pak
- <span class="word-self">clearspan>
- (Bilgisayar) temizlemeyi
- <span class="word-self">clearspan>
- aydın
Yakında aydınlanacak gibi görünüyor.
- It looks like it is going to clear up soon.
Fırtınadan kısa bir süre sonra gökyüzü aydınlandı.
- The sky cleared up soon after the storm.
- <span class="word-self">clearspan>
- açık hale getirmek
- <span class="word-self">clearspan>
- ayan
- <span class="word-self">clearspan>
- açık (gök)
- <span class="word-self">clearspan>
- dolu olmayan
- <span class="word-self">clearspan>
- celi
- <span class="word-self">clearspan>
- hudutsuz
- <span class="word-self">clearspan>
- (Bilgisayar) boşalt
Programımı boşalttım.
- I've cleared my schedule.
Yolu boşaltın. Güvenli değil.
- Clear the road. It's not safe.
- <span class="word-self">clearspan>
- gümrükten mal çekmek
- <span class="word-self">clearspan>
- takas etmek
- <span class="word-self">clearspan>
- defolmak
- <span class="word-self">clearspan>
- tümüyle
- <span class="word-self">clearspan>
- yerine kaldırmak
- <span class="word-self">clearspan>
- bulanık olmayan
- <span class="word-self">clearspan>
- açılmak
- <span class="word-self">clearspan>
- suçsuz çıkarmak
- <span class="word-self">clearspan>
- kolaylıkla anlaşılan
- <span class="word-self">clearspan>
- (Ticaret) kar etmek
- <span class="word-self">clearspan>
- peyda
- <span class="word-self">clearspan>
- (Ticaret) yük boşaltmak
- <span class="word-self">clearspan>
- (Bilgisayar) yok
- <span class="word-self">clearspan>
- (Ticaret) tahsil etmek
- <span class="word-self">clearspan>
- (Dilbilim) ince
- <span class="word-self">clearspan>
- (Askeri) ayrılmak
Tom'un ayrılmak istemediği açıktı.
- It was clear that Tom didn't want to leave.
- <span class="word-self">clearspan>
- serbest
Dün tüm suçlamalardan aklandı ve serbest bırakıldı.
- He was cleared of all charges and released yesterday.
- <span class="word-self">clearspan>
- (Bilgisayar) silme
- <span class="word-self">clearspan>
- (Ticaret) borcunu ödemek
- <span class="word-self">clearspan> history
- (Bilgisayar) geçmiş'i temizle
- <span class="word-self">clearspan> history
- (Bilgisayar) geçmişi temizle
- <span class="word-self">clearspan> history
- (Bilgisayar) geçmişi sil
- <span class="word-self">clearspan> ice
- (Askeri) şeffaf kanat buzu
- <span class="word-self">clearspan> of
- temizlenmiş
- <span class="word-self">clearspan> of
- (Havacılık) den uzak
- <span class="word-self">clearspan> of
- -den uzak
- <span class="word-self">clearspan> of
- arındırmak
- <span class="word-self">clearspan> off
- tabanları yağlamak
- <span class="word-self">clearspan> off
- açmak
- <span class="word-self">clearspan> out
- tüymek
- <span class="word-self">clearspan> out
- boşaltıp temizlemek
- <span class="word-self">clearspan> out
- toz olmak
- <span class="word-self">clearspan> out
- yıkılmak
- <span class="word-self">clearspan> out
- çekilip gitmek
- <span class="word-self">clearspan> out
- sıvışmak
- <span class="word-self">clearspan> up
- temizlemek
- <span class="word-self">clearspan> up
- açmak
- <span class="word-self">clearspan> up
- parlatmak
- <span class="word-self">clearspan> up
- düzene koymak
- <span class="word-self">clearspan> up
- düzelmek
- <span class="word-self">clearspan> up
- (Dilbilim) açıklık getirmek
- <span class="word-self">clearspan> up
- düzene sokmak
- <span class="word-self">clearspan> up
- çözülmek
- it is <span class="word-self">clearspan> that
- açıktır ki
- keep <span class="word-self">clearspan> of
- (deyim) ortadan kaldırmak
- keep <span class="word-self">clearspan> of
- (deyim) bertaraf etmek
- loud and <span class="word-self">clearspan>
- açık seçik
- now it is <span class="word-self">clearspan>
- anlaşıldı
- <span class="word-self">clearspan>
- açmak
- all <span class="word-self">clearspan>
- tehlike geçti işareti
- as <span class="word-self">clearspan> as
- kadar temiz
- <span class="word-self">clearspan>
- engelsiz
- <span class="word-self">clearspan>
- kolayca kavrayan
- <span class="word-self">clearspan>
- anlayışlı
- <span class="word-self">clearspan>
- (borç) temizlemek
- <span class="word-self">clearspan>
- aklamak
- <span class="word-self">clearspan>
- saf
- <span class="word-self">clearspan>
- aşikâr
Tom'un seninle evlenmek gibi bir niyeti olmadığı aşikar.
- It's clear that Tom has no intention of marrying you.
- <span class="word-self">clearspan>
- boş
Bekleme odası boşalıyor.
- The waiting room is clearing out.
Rafı boşalt ve kitaplarını oraya koyabilirsin.
- Clear off the shelf, and you can put your books there.
- <span class="word-self">clearspan>
- değmeden geçmek
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} açık hale getir
O bunu daha açık hale getiriyor mu?
- Does that make it any clearer?
Bu, işleri açık hale getiriyor.
- That makes things clear.
- <span class="word-self">clearspan>
- tehlikesiz
- <span class="word-self">clearspan>
- anlaşılır
Lütfen daha anlaşılır biçimde konuşun.
- Please speak more clearly.
O, geçerli Fransızca konuşuyor ama o anlaşılır biçimde Almancada daha akıcı.
- He speaks passable French, but he is clearly more fluent in German.
- <span class="word-self">clearspan>
- açıkça net bir şekilde
- <span class="word-self">clearspan>
- kararlı
- <span class="word-self">clearspan>
- suçsuz
- <span class="word-self">clearspan>
- dışarı
Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
- The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
- <span class="word-self">clearspan>
- resmi izin vermek
- <span class="word-self">clearspan>
- emin
O noktada pek emin değilim.
- I'm not too clear about that point.
- <span class="word-self">clearspan>
- lekesiz
- <span class="word-self">clearspan>
- arı
- <span class="word-self">clearspan>
- belasız
- <span class="word-self">clearspan>
- uzakta
Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın.
- On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.
Hava açıkken Fuji dağını uzaktan görebiliriz.
- On a clear day, we can see Mt. Fuji in the distance.
- <span class="word-self">clearspan>
- tamamen
O şimdi tamamen benim için temiz.
- It's all clear to me now.
Bunu tamamen açık yapmak istiyorum.
- I want to make this perfectly clear.
- <span class="word-self">clearspan>
- ödemek
- <span class="word-self">clearspan>
- temizlemek
Onların işi bahçeyi temizlemek.
- Their job is to clear gardens.
Çatıdaki karı temizlemek zorundayız.
- We have to clear the snow off the roof.
- <span class="word-self">clearspan>
- uzağa
- <span class="word-self">clearspan>
- masum
Bu gerçeğin ışığında, onun masum olduğu açıktır.
- In the light of this fact, it is clear that he is innocent.
- <span class="word-self">clearspan>
- aşmak
- <span class="word-self">clearspan> air turbulance
- açık hava türbülansı
- <span class="word-self">clearspan> away
- kaldırıp götürmek
- <span class="word-self">clearspan> away
- temizlemek
- <span class="word-self">clearspan> away
- toparla
- <span class="word-self">clearspan> away
- toplamak
- <span class="word-self">clearspan> band
- temiz bant
- <span class="word-self">clearspan> headed
- anlayışlı
- <span class="word-self">clearspan> ice
- cam buz
- <span class="word-self">clearspan> lumber
- kusursuz kereste
- <span class="word-self">clearspan> of
- arındır
- <span class="word-self">clearspan> off
- sıvışmak
- <span class="word-self">clearspan> off
- borç ödemek
- <span class="word-self">clearspan> off
- aç
- <span class="word-self">clearspan> off
- çekip gitmek
- <span class="word-self">clearspan> off
- kaçmak
- <span class="word-self">clearspan> opening
- serbest açıklık
- <span class="word-self">clearspan> out
- tertemiz etmek
- <span class="word-self">clearspan> out
- boşalt
- <span class="word-self">clearspan> sighted
- keskin gözlü
- <span class="word-self">clearspan> span
- serbest açıklık
- <span class="word-self">clearspan> syrup
- beyaz şurup
- <span class="word-self">clearspan> the air
- gerginliği gidermek
- <span class="word-self">clearspan> the air
- sürtüşmeyi gidermek
- <span class="word-self">clearspan> the line
- çınkayı meşgul etmemek
- <span class="word-self">clearspan> the line
- hattı açık tutmak
- <span class="word-self">clearspan> up
- (hava) açılmak
- <span class="word-self">clearspan> up
- halletmek
Bu sorunu halletmek istiyoruz.
- We want to clear up this problem.
- <span class="word-self">clearspan> up
- düzenle
- <span class="word-self">clearspan> up
- aydınlat
- <span class="word-self">clearspan> up
- çözümlemek
- <span class="word-self">clearspan> violation
- açıkça ihlal
- in the <span class="word-self">clearspan>
- dertten beladan uzak
- make <span class="word-self">clearspan>
- açıklaştır
- steer <span class="word-self">clearspan> of
- kaçınmak
- <span class="word-self">Clearspan>
- sıfırla
- The coast is <span class="word-self">clearspan>
- Kimse yok./Meydan boş
- as <span class="word-self">clearspan> as
- kadar açık seçik
- as <span class="word-self">clearspan> as
- gibi temiz
- away from; <span class="word-self">clearspan> from
- uzak; berrak
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} temizle
O, evinin önündeki yolun karını temizledi.
- He cleared the road in front of his house of snow.
Sabahleyin katlanır yatağı temizleriz.
- In the morning, we clear the futon.
- <span class="word-self">clearspan>
- açıklığa
- <span class="word-self">clearspan>
- berrade
- <span class="word-self">clearspan> comparison subject
- açık karşılaştırma konusu
- <span class="word-self">clearspan> cutting
- net kesim
- <span class="word-self">clearspan> days
- açık gün
- <span class="word-self">clearspan> one's throat
- Boğazındaki tıkanıklığı temizlemek için öksürmek
The speaker took a drink of water and cleared her throat before continuing.
- <span class="word-self">clearspan> out
- toplayıp atmak
- <span class="word-self">clearspan> sighted
- aydın
- <span class="word-self">clearspan> skies
- açık gökyüzü
- <span class="word-self">clearspan> sth out
- boşaltıp temizlemek
- <span class="word-self">clearspan> sth up
- aydınlatmak, çözümlemek
- <span class="word-self">clearspan> way
- net bir şekilde
- crystal-<span class="word-self">clearspan>
- kristal netliğinde
- emitting a <span class="word-self">clearspan> sound
- net bir ses yayan
- get <span class="word-self">clearspan>/rid/quit of
- açık olsun / kurtulmak / bırakmak
- line <span class="word-self">clearspan> signal
- line net bir sinyal
- make something <span class="word-self">clearspan>
- Açıklık getirmek, -in izahını yapmak
- <span class="word-self">clearspan>
- açık hudutsuz
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} açık hale getir: adj.açık
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} kurtarmak
- <span class="word-self">clearspan>
- boşalt, sil açık, temiz
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} seyretmek (gemi)
- <span class="word-self">clearspan>
- (Tekstil) 1. parlak, berrak 2 . temiz 3. ağartmak ( beyazlatmak )
- <span class="word-self">clearspan>
- aydınlık vazıh
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} açıklamak
O bir şeyi açıklamak istiyor.
- He wants to make something clear.
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} temizle: adj.açık
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} elde etmek
- <span class="word-self">clearspan>
- clear conscience vicdan rahatllğı
- <span class="word-self">clearspan>
- (Askeri) Silahın boş olduğundan emin olma
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} sıyırıp geçmek
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} bilgi vermek
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} dağılmak
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} şeffaf, saydam; duru
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} kaldırmak
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} boşaltmak
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} kolaylıkla anlaşılan/duyulan, net, açık: His instructions were
- <span class="word-self">clearspan>
- (Askeri) MÜSAADE VEYA İZİN VERMEK: 1. AŞAĞIDA YAZILI OLANLAR İÇİN MÜSAADE VEYA İZİN VERMEK: a. Bir şahsın veya şahıslara eylemleri hareketleri görevleri ile ilgili onay ve izin vermek. b. Bir eşya veya birkaç eşyayı nitelik, nicelik, amaç itibariyle teçhizat veya ikmal maddesi olarak onaylamak veya izin vermek; ve c. Bir dokümanın doğruluğunu ve geçerliliğini tasdik etmek. 2. UÇUŞ İZNİ VERMEK: Bir uçağa uçuş izni vermek. 3. GİRİŞ BELGESİ VERMEK: Bir şahsa gizlilik belgesi vermek. 4. AŞMAK: Bir engelin üzerinden buna dokunmadan aşmak. 5. GEÇMEK, AŞMAK: Bir nokta, hat veya cismi aşmak. Bir noktanın geçilmiş olması için kol nihayetinin bu noktadan ayrılmış olması icap eder. 6. a. Silahı boşaltmak, içinde mermi olup olmadığını kontrol etmek. b. Silahın tutukluğunu gidermek. 7. BOĞULMUŞ MOTORA GAZ VERMEK: Karbondan temizlemek için rölantide çalışan motora gaz pedalı ile gaz vermek.8. HAVA EMNİYETİNİ SAĞLAMAK: Belirli bir kesimde devamlı veya geçici olarak hava üstünlüğünü kazanmak veya kontrolü ele almak
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} tüm
DNA testi onu tüm suçlamalardan kurtardı.
- The DNA test cleared him of all charges.
Otelden tüm parkı çok net bir şekilde görebiliyorduk.
- From the hotel, we could see the entire park very clearly.
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} kazanmak
Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
- Wilson clearly had the best chance to win.
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} ormanda alan açmak
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} belirli
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} limana giriş veya çıkış izni almak
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} temize çıkarmak
Onu temize çıkarmak için delil gösterebilir misin?
- Can you produce evidence to clear him?
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} aydınlık
Sabahleyin ortam akşamkinden daha aydınlıktır.
- Things are clearer in the morning than in the evening.
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} gümrükten çekmek
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} tahliye etmek
- <span class="word-self">clearspan>
- kati
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} kapatmak
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} katışıksız
- <span class="word-self">clearspan>
- {i} boşluk
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} gidermek
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} bütün
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} şeffaf
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} tam
Bir resmin genel anlamı açık görünse de, buna rağmen, onun içeriğinin tam çözümü şüpheli kalır.
- Where a painting's general sense seems clear, moreover, the exact decoding of its content remains in doubt.
Bunu tamamen açık yapmak istiyorum.
- I want to make this perfectly clear.
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} geçmek
- <span class="word-self">clearspan>
- bütünüyle
- <span class="word-self">clearspan>
- açık ve seçik
- <span class="word-self">clearspan>
- {f} berraklaşmak
- <span class="word-self">clearspan>
- açıkça
Açıkçası, Tom Fransızcayı çok iyi anlamaz.
- Tom clearly doesn't understand French very well.
Şirkette açıkça konuşmalısın.
- You must speak clearly in company.
- <span class="word-self">clearspan>
- {s} pürüzsüz (cilt)