Tom çok zor şartlar altında iyi bir iş yapıyor.
- Tom's doing a good job under very difficult circumstances.
Şartlar benim yurt dışına gitmeme izin vermedi.
- The circumstances did not allow me to go abroad.
Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
- We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
O, kendini koşullara uydurdu.
- He adapted himself to circumstances.
Sorunun ardında karmaşık durumlar vardır.
- There are complicated circumstances behind the matter.
Bunlar özel durumlar.
- These are special circumstances.