Three species of rhinoceros are critically endangered.
- Gergedanın üç türü ciddi olarak tehlike altında.
I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
- Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
Take things a little more seriously.
- Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
The magazine spread many important charges against the Senator.
- Dergi senatöre karşı birçok ciddi suçlama yaydı.
Tom sobered up a bit.
- Tom biraz ciddileşti.
During his seven years in Japan, he studied Japanese in earnest.
- Japonya'da yedi yılı boyunca, ciddi olarak Japonca çalıştı.
He started to study in earnest.
- O ciddi olarak çalışmaya başladı.
I think you really mean it.
- Galiba gerçekten ciddisin.
Tom soon realized the seriousness of his error.
- Tom yakında hatasının ciddiyetini fark etti.
He's keeping a straight face.
- O, ciddiyetini koruyor.
It was hard for Tom to keep a straight face.
- Tom'un ciddi kalması zordu.
The explorers began to suffer from a severe lack of food.
- Araştırmacılar ciddi bir gıda eksikliğinden muzdarip olmaya başladı.
There were severe shortages of food and fuel.
- Ciddi gıda ve yakıt sıkıntısı vardı.
He looked grave when told the bad news.
- Kötü haber söylendiğinde o ciddi görünüyordu.
During his seven years in Japan, he studied Japanese in earnest.
- Japonya'da yedi yılı boyunca, ciddi olarak Japonca çalıştı.
He started to study in earnest.
- O ciddi olarak çalışmaya başladı.
He'll never show it, but I think that deep down, he's seriously worried.
- Hiçbir zaman bunu belli etmeyecek ama içinden ciddi bir şekilde endişeli olduğunu düşünüyorum.
She looked on his decision as a grave mistake.
- O, kararına ciddi bir hata olarak baktı.
He made a grave mistake.
- O ciddi bir hata yaptı.
The town water supply was seriously obstructed by heavy rainfalls.
- Kasaba su ikmali ağır yağışlar tarafından ciddi şekilde engellendi.
Visibility was severely restricted in the heavy fog.
- Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.