Şapkasını seçmek uzun zaman aldı.
- She took a long time to choose her hat.
Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
Beğendiğin herhangi bir kitabı seçebilirsin.
- You may choose any book you like.
Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
O, sözlerini dikkatle seçmek zorunda kaldı.
- She had to choose her words carefully.
Mutfağı boyamak için bir renk seçmenin bu kadar zor olduğunu asla düşünmemiştim.
- I never thought it'd be this hard to choose a color to paint the kitchen.
Çeviri için teşekkürler. Ama başka bir bayrak seçiniz!
- Thanks for the translation. But please choose another flag!
İş için kimi seçeceğine karar vermek sana kalmış.
- It rests with you to decide whom to choose for the job.
Her ay, 10.000 yen değerinde bir hediye sertifikası bu anketi tamamlayan rastgele seçilmiş otuz kişiye verilecektir.
- Each month, a gift certificate worth 10,000 yen will be given to thirty people chosen at random who have completed this questionnaire.
Yahudiler Tanrı tarafından seçilmiş bir ulustur.
- Jews are a people chosen by God.
O, takımın bir üyesi olarak seçildi.
- He was chosen to be a member of the team.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
- I chose to ignore the problem.
Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
- I realized that what I had chosen didn't really interest me.
Değiştirebileceğimiz bazı şeyler vardır fakat seçeceğimiz değil.
- There are some things we could've change, but we chose not to.
Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilir.
- The president of the republic is chosen by the people.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Karımı seçerken büyük bir hata yaptım.
- I made a big mistake when choosing my wife.
Arkadaşlarınızı seçerken çok dikkatli olamazsınız.
- You cannot be too careful in choosing your friends.
İş otel seçmeye gelince çok seçicidir.
- ׂShe's very picky when it comes to choosing hotels.
İş otel seçmeye gelince çok seçicidir.
- ׂShe's very picky when it comes to choosing hotels.
Arkadaşlarını seçmede dikkatli olmalısın.
- You must be careful in choosing your friends.
Şu anda, tatil sırasında giymek için bazı uygun kıyafetler seçiyorum.
- Right now, I'm choosing some suitable clothes to wear during the vacation.
Onun başkan olarak seçilmesine kimse karşı çıkmadı.
- Nobody argued against choosing him as chairman.
O, seçilenler arasındaydı.
- He was among those chosen.
Seçilmek istemiyorum.
- I don't want to be chosen.
Dilenciler seçici olamaz.
- Beggars can't be choosers.
I chose a nice, ripe apple from the bowl.
I need to pick out a Purim costume.
- I need to choose a costume for Purim.
He was chosen as president in 1990.
I chose to walk to work today.
I need to pick out a Purim costume.
- I need to choose a costume for Purim.
Strict abortion laws have been attacked in the courts, on the grounds that they violate a woman's fundamental right to choose whether or not to bear children.
We recently heard about a particularly daring espionage coup. Your mission, should you choose to accept it, is to listen to our panelists as they describe a tactic that even Matt Helm had never thought of.
... as citizens will influence by what you choose to do about the 215 million women who have ...
... in choose and i a question about your involvement in the world cup and it ...