Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
- A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
Benim seçimlerim benim kendimin.
- My choices are my own.
Bir tercihi olsa Tom'un nerede olacağını biliyorum.
- I know where Tom would be if he had any choice.
Tom'un bu bu meselede bir tercihi yok.
- Tom has no choice in this matter.
Seçeneklerinin olmadığını anladılar.
- They saw they had no choice.
Onların gitmekten başka seçenekleri yoktu.
- They had no choice but to leave.
Hiç kimse seçime karşı çıkmadı.
- No one opposed the choice.
Yoksulluktan dolayı okulu bırakmaktan başka seçimi yoktu.
- He had no choice but to give up school because of poverty.
Sanırım alternatifimiz yok.
- I suppose we have no choice.
Tom'a hiçbir alternatif sunmadım.
- I gave Tom no choice.
Onun bunu yapmaktan başka çaresi yoktu.
- She had no choice but to do it.
Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
- We had no choice but to leave the matter to him.
Bana bu konuda seçme hakkı bırakmıyorsun.
- You leave me no choice in the matter.
Sana bir seçme hakkı veriyoruz.
- We're giving you a choice.
Test çoktan seçmeliydi.
- The test was multiple choice.
Bana bu konuda seçme hakkı bırakmıyorsun.
- You leave me no choice in the matter.
O mükemmel bir seçim.
- That's an excellent choice.
... I made those choices. ...
... specifics and choices. Both candidates will also have two-minute closing statements. ...