Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum.
- I intended to hand the paper to him, but I forgot to.
Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak.
- All you have to do is to hand this book to him.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Hastanenin sol tarafında bankayı göreceksin.
- You'll see the bank on the left hand side of the hospital.
Aleti ustalıkla idare etti.
- He handled the tool skillfully.
Onunla ustalıkla başa çıktın.
- You handled that deftly.
Kalabalık kazananı coşkuyla alkışladı.
- The crowd gave the winner a big hand.
Tom ellerini alkışladı.
- Tom clapped his hands.
Elin beş parmağı var: başparmak, işaret parmağı, orta parmak, yüzük parmağı ve serçe parmak.
- The hand has five fingers: the thumb, the index finger, the middle finger, the ring finger, and the pinky.
Bir Yunan ile tokalaştığın zaman, parmaklarını say.
- When you shake hands with a Greek, count your fingers.
Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.
- The amateur singer won first in the talent show hands down.
Bu aktör hem yakışıklı hem de yetenekli.
- That actor is both handsome and skillful.
Tom Mary'nin yanında onun elinden tutarak oturdu.
- Tom sat next Mary, holding her hand.
Al. Bunu yanında taşı. İşine yarayabilir.
- Here. Take this with you. It might come in handy.
El yıkama, bakterileri kontrol etmek için bir yoldur.
- Hand washing is one way to control bacteria.
Gürültülü cocuklar kontrolden cıkıyordu.
- The group of noisy boys was getting out of hand.
Yardım edebilir miyim?
- Can I give you a hand?
Sana yardım edebilir miyim?
- Could I give you a hand?