Biraz kahvaltı ister misin, sevgilim?
- Do you want some breakfast, darling?
Ne yapıyorsun, sevgilim?
- What are you doing, darling?
Ne çekici bir kızsın!
- What a charming girl you are!
Joan kız kardeşi kadar çekici.
- Joan is as charming as her sister.
Ne cazibeli bir çift!
- What a charming couple!
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.
- They were all charmed by her song.
Resmin kendine ait bir cazibesi var.
- The picture has a charm of its own.
Bazen kötüleyici olarak gürültü, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik diyoruz.
- We sometimes disparagingly call noise, music that's insignificant and devoid of any charm.
Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- That baby has charming eyes.
O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
- Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
Bir şey mi yanlış, canım?
- Is something wrong, darling?
Biraz kahvaltı ister misin, sevgilim?
- Do you want some breakfast, darling?
Benim tatlı sevgilim, seni o kadar çok özledim ki.
- My sweet darling, I miss you so much.
Çocukların çok sevimli!
- Your children are so charming!
Tom'un sevimli olduğunu inkar edemezsin.
- You can't deny that Tom is charming.
Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
- Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
Ne çekici bir kızsın!
- What a charming girl you are!
Joan kız kardeşi kadar çekici.
- Joan is as charming as her sister.
Jane şişman ve kaba ve çok sigara içiyor. Fakat, Ken onun güzel ve çekici olduğunu düşünüyor. Aşkın gözü kördür demelerinin nedeni bu.
- Jane is fat and rude, and smokes too much. However, Ken thinks she's lovely and charming. That's why they say love is blind.
Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.
- They were all charmed by her song.
Kate kız kardeşi kadar büyüleyici.
- Kate is as charming as her sister.
Tom büyüleyici ve dayanılmaz.
- Tom is charming and irresistible.
Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- That baby has charming eyes.
Benim tatlı sevgilim, seni o kadar çok özledim ki.
- My sweet darling, I miss you so much.
Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
- Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir tavşan ayağı saklar.
- Tom keeps a rabbit's foot as a good-luck charm.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir kartal tüyünü saklıyor.
- Tom keeps an eagle feather as a good-luck charm.
Well isn't that a darling little outfit she has on.
She wears a charm bracelet on her wrist.
The laughter rose like the charm of starlings.
She tried to win him over with her charms.
After winning three games while wearing the chain, Dan began to think it had been charmed.
He charmed her with his dashing tales of his days as a sailor.
... it is preserved the atmosphere of charming rural village ...
... at the end of the tulip garden two of them are particularly charming ...