Yorgun musun, sevgilim?
- Are you tired, darling?
Biraz kahvaltı ister misin, sevgilim?
- Do you want some breakfast, darling?
Tom'un çekici olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is charming.
Ne çekici bir kızsın!
- What a charming girl you are!
Ne cazibeli bir çift!
- What a charming couple!
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
- They sat still as if they were charmed by the music.
O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Bazen kötüleyici olarak gürültü, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik diyoruz.
- We sometimes disparagingly call noise, music that's insignificant and devoid of any charm.
Büyük bir şehrin cazibesinin bir kısmı onun binalarının mimarisinde görülebilen stillerin çeşitliliğine bağlıdır.
- Part of the charm of a big city lies in the variety of styles that can be seen in the architecture of its buildings.
Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- That baby has charming eyes.
Komşumuz kendini büyüleyici bir at satın aldı.
- Our neighbour bought himself a charming horse.
Bir şey mi yanlış, canım?
- Is something wrong, darling?
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Benim tatlı sevgilim, seni o kadar çok özledim ki.
- My sweet darling, I miss you so much.
Ne yapıyorsun, sevgilim?
- What are you doing, darling?
Sevimli ve güvenilir bir kişidir.
- She is a charming and reliable person.
Çocukların çok sevimli!
- Your children are so charming!
Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
- Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
Bir şey mi yanlış, canım?
- Is something wrong, darling?
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
Tom'un çekici olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is charming.
Bugün çok çekici görünüyorsun.
- You look very charming today.
Jane şişman ve kaba ve çok sigara içiyor. Fakat, Ken onun güzel ve çekici olduğunu düşünüyor. Aşkın gözü kördür demelerinin nedeni bu.
- Jane is fat and rude, and smokes too much. However, Ken thinks she's lovely and charming. That's why they say love is blind.
Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
- They sat still as if they were charmed by the music.
Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.
- They were all charmed by her song.
Tom büyüleyici ve dayanılmaz.
- Tom is charming and irresistible.
Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- That baby has charming eyes.
Benim tatlı sevgilim, seni o kadar çok özledim ki.
- My sweet darling, I miss you so much.
Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
- Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir kartal tüyünü saklıyor.
- Tom keeps an eagle feather as a good-luck charm.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir tavşan ayağı saklar.
- Tom keeps a rabbit's foot as a good-luck charm.
Well isn't that a darling little outfit she has on.
She wears a charm bracelet on her wrist.
The laughter rose like the charm of starlings.
She tried to win him over with her charms.
After winning three games while wearing the chain, Dan began to think it had been charmed.
He charmed her with his dashing tales of his days as a sailor.
... at the end of the tulip garden two of them are particularly charming ...
... it is preserved the atmosphere of charming rural village ...