Will any man argue that . . . he can not be justly punished, but is answerable only to God? --Swift.
You ought to answer for what you have done.
- Yaptıkların için cevap vermelisin.
I'll answer for this man's honesty.
- Ben bu adamın dürüstlüğü için cevap vereceğim.
He didn't reply to my letter.
- O, mektubuma cevap vermedi.
Tom didn't know how to reply.
- Tom nasıl cevap vereceğini bilmiyordu.
I'm Japanese, the boy answered.
- Çocuk cevap verdi: Ben Japonum.
Ask only questions that can be answered with yes or no.
- Sadece evet ya da hayır ile cevap verilebilen sorular sorun.
He'll answer your letter soon.
- Yakında mektubuna cevap verecek.
The quality of higher education must answer to the highest international standards.
- Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.