Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.
- You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so.
Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
- Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
Elbette o ondan bağımsızdır.
- Certainly he is independent of him.
Elbette, bu şeyler doğrudur.
- Certainly, these things are true.
Elbette o ondan bağımsızdır.
- Certainly he is independent of him.
Elbette, Fransızca bilgim sınırlıdır.
- Certainly, my knowledge of French is limited.
Kesinlikle,kart oynamayı severim.
- Certainly, I like playing cards.
Buraya ne zaman geldiği kesin değil.
- It is not certain when he came here.
O belirli bir gangster tarafından tehdit edilmektedir.
- He is threatened by a certain gangster.
Belirli bir ölçüde ona güvenebilirim.
- I can trust him to a certain extent.
Belli bir noktadan sonra her şey biraz daha zor oldu.
- After a certain point, everything became a little more difficult.
Ona belli bir genç doktor tarafından bakıldı.
- He was taken care of by a certain young doctor.
Tom kesinlikle bugün geleceğini herhangi birinin bilmesine izin vermedi.
- Tom certainly didn't let anyone know that he was arriving today.
Herhangi bir kış gününde ona rastladım.
- I met her on a certain winter day.
15 Mart'a kadar laboratuvar ekipmanını teslim edebileceğimden eminim.
- I'm certain we can deliver the laboratory equipment by March 15th.
Tom kesinlikle hepimizin eğlendiğinden emin oldu.
- Tom certainly made sure we all had a good time.
Tom'un onu yapmayacağından emin olmak bizim işimiz.
- It's our job to make certain Tom doesn't do that.
Tom'un ne yapacağını bildiğinden emin olmak zorundayım.
- I have to make certain Tom knows what to do.
O, oyunu mutlaka kazanacak.
- He is certain to win the game.
Çeviri bir kadın gibidir. Güzelse güvenilir değildir. Güvenilirse kesinlikle güzel değildir.
- Translation is like a woman. If it is beautiful, it is not faithful. If it is faithful, it is most certainly not beautiful.
Niyetlerinizin güvenilir olduğuna eminim.
- I'm certain that your intentions are honorable.
Bu maçı kimin kazanacağı hala belli değil.
- It's still not certain who's going to win this match.
Sami, Leyla'nın ölümü için kimin sorumlu olduğunu bildiğinden emindi.
- Sami was certain he knew who was responsible for Layla's death.
O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
- He is certainly not without courage.
Sadece üç saat uyuduysan, kesinlikle sınavda iyi yapmayacaksın.
- If you’ve only slept for three hours, you certainly won’t do well in the exam.
Bazı gıdaların fiyatları haftadan haftaya değişmektedir.
- The prices of certain foods vary from week to week.
Tom'un kesinlikle bazı oldukça eski-moda fikirleri var.
- Tom certainly has some pretty old-fashioned ideas.
Muayyen dillere çevirisi anlamsız olan cümleler vardır ve bu yüzden, sakınılması gerekir.
- There are sentences whose translation into certain languages is senseless and, therefore, should be avoided.
Would you like it with ice? Certainly, and with lemon please.
he verily thought he had young live frogs in his belly, qui vivebant ex alimento suo, that lived by his nourishment, and was so certainly persuaded of it, that for many years following he could not be rectified in his conceit.
You may certainly join us for dinner.
Tom certainly is an odd kid.
- Tom certainly is a strange kid.
Tom certainly is a strange kid.
- Tom certainly is an odd kid.
Certain people are good at playing (contract) bridge.
You jolly well deserved it.
... companies, we certainly have an institutional challenge. ...
... But it certainly merits some investigation, right? ...