cebe

listen to the pronunciation of cebe
Турецкий язык - Английский Язык
pocket
To take and keep (especially money) that which is not one's own
A bag stitched to an item of clothing, used for carrying small items
To cause a ball to go into one of the pockets of the table; to complete a shot
An area where military units are completely surrounded by enemy units
To put (something) into a pocket
The area of the field to the side of the goal posts (four pockets in total on the field, one to each side of the goals at each end of the ground). The pocket is only a roughly defined area, extending from the behind post, at an angle, to perhaps about 30 meters out
The two cards dealt to you face down in hold'em, or the first two face down in seven card stud are your pocket cards, or hole cards Hold'em players tend to call them pocket cards, stud players tend to call them hole cards See also pocket pair
a small isolated group of people; "they were concentrated in pockets inside the city"; "the battle was won except for cleaning up pockets of resistance"
A strip of canvas, sewn upon a sail so that a batten or a light spar can placed in the interspace
a supply of money; "they dipped into the taxpayers' pockets"
The area the quarterback sets up his pass from Guarded against the opposition to hopefully form a safe "pocket"
the area behind the offensive line, where the quarterback is protected by his blockers
a hollow concave shape made by removing something
Envelope with the opening on the short side
A large bag or sack used in packing various articles, as ginger, hops, cowries, etc
If you are out of pocket, you have less money than you should have or than you intended, for example because you have spent too much or because of a mistake. They were well out of pocket -- they had spent far more in Hollywood than he had earned see also out-of-pocket
A protected area formed by members of the offensive line several yards behind the line of scrimmage within which the quarterback sets up to pass
An area of land surrounded by a loop of a river (Australian English)
(n ) an indented climbing feature that requires insertion of appendages to use
A bight on a lee shore
cep
pocket

He put his hands in his pockets. - O ellerini ceplerine koydu.

He was standing with his hands in his pockets. - O, elleri ceplerinde duruyordu.

cebe atmak
take in
cebe indirmek
siphon off
cebe indirmek
pouch
cebe indirmek
pocket
cebe indirmek
syphon off
cebe indirmek
to pocket
cebe indirmek
pot
cebe koymak
pocket
cebe koymak
to pocket
cep
lay-by
cep
(Askeri) reentrant
cep
(Bilgisayar) mobile

This type of mobile phone sells well. - Bu tür cep telefonu iyi satar.

Do you have a mobile phone? - Cep telefonunuz var mı?

cep
passing
cep
waiting by
cep
(Bilgisayar) mob

You should turn off the mobile phone. - Cep telefonunu kapatmalısın.

This type of mobile phone sells well. - Bu tür cep telefonu iyi satar.

cep
cell

Do you have a cellphone? - Senin cep telefonun var mı?

Tom forgot where he put his cell phone. - Tom cep telefonunu nereye koyduğunu unuttu.

cep
cubby
cep
lay by
cep
pouch
cep
turnout, Brit. lay-by
cep
pocket; lay-by, rest stop
cep
vest pocket
Английский Язык - Английский Язык
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) Zincir veya halkadan örme zırh. Cevşen
Silâh
Zırh ya da silah
Silah ihtiyacını karşılayan aracın adı
Zırh
Kuyu içinden çıkan toprak
Halkalar geçirilerek yapılmış veya zincirden örülmüş zırh
CEBE'
(Osmanlı Dönemi) Kuyu içinden çıkan toprak ki, etrafına öbek öbek dökerler
cep
Trafiği kolaylaştırmak için yaya kaldırımlarında veya yollarda yapılan cep biçimindeki taşıt yanaşma yeri
cep
Savaş alanının bir yerinde düşmanın geriletilmesiyle ortaya çıkan taktik duru
cep
Savaş alanının bir yerinde düşmanın geriletilmesiyle ortaya çıkan taktik durum, çökertme
cep
Genellikle bir şey koymaya yarayan, giysinin belli bir yeri açılarak içine yerleştirilen astardan yapılmış torba veya giysinin üzerine konulan parça: "Ellerin ceplerinde, kapıdan kapıya gidip geliyor."- M. Ş. Esendal
cep
Cep telefonu
cep
Genellikle bir şey koymaya yarayan, giysinin belli bir yeri açılarak içine yerleştirilen astardan yapılmış torba veya giysinin üzerine konulan parça
cep
Trafiği kolaylaştırmak için yaya kaldırımlarında veya yollarda yapılan taşıt yanaşma yeri
cep
Belirtisiz isim tamlaması yapısında, tamlayan görevinde "cebe sığabilecek boyda" anlamını verir
cep
Sahne ile seyircinin yakın ilişkide olduğu ve az sayıda kiş alan tiyatrolara verilen ad
cep
çökertme
Английский Язык - Турецкий язык

Определение cebe в Английский Язык Турецкий язык словарь

CEP
(Askeri) kablo giriş paneli; dairevi hata ihtimali; Orta Avrupa Boru Hattı (cable entrance panel; circular error probable)
cebe
Избранное