Dün gece bir arkadaşınızın doğum gününü, saçıp savurarak tamamen tükettiğimiz şampanya kasalarıyla kutladık.
- Last night, we celebrated a friend's birthday with cases of Champagne, we ended up completely wasted.
Bilgisayar kasanıza uygun fan ve radyatör takın.
- Install properly the fans and radiator in your computer case.
Tom CD'yi kutusundan çıkardı ve onu çalara taktı.
- Tom took the CD from its case and inserted it in the player.
Tom saksafonu için yeni bir kutu aldı.
- Tom bought a new case for his saxophone.
Polisler cinayet vakasını soruşturuyor.
- The police are looking into the murder case.
Bu yıl çok sayıda kolera vakası yaşandı.
- There have been many cases of cholera this year.
Her durumda, bu seni ilgilendirmez.
- In any case, it's none of your business.
Bu kuralın geçerli olmadığı bazı durumlar vardır.
- There are some cases where this rule does not apply.
Yeni bir gitar kılıfı satın almak istiyorum.
- I want to buy a new guitar case.
Tom'un gitarı için bir kılıfı yoktu.
- Tom didn't have a case for his guitar.
Daha deneyimli bir avukat, dava ile farklı bir şekilde ilgilenirdi.
- A more experienced lawyer would have dealt with the case in a different way.
Cinayet davasıyla ilgili duyduklarına şaşırdı.
- He was surprised to hear about the murder case.
Senin ciddi bir güneş yanığı sorunun var.
- You have a serious case of sunburn.
Sorun olursa, lütfen beni arayın.
- In case of trouble, please call me.
Bu olayı araştıracağım.
- I'm going to investigate this case.
Onun olayla bir ilgisi yoktu.
- He had nothing to do with the case.
Kalem çantası masanın üstünde.
- The pencil case is on the table.
Makyaj çantamı bulamıyorum.
- I can't find my vanity case.
O halde, ben sizin bugün gelmeniz gerektiğini düşünüyorum.
- In that case, I think you should come in today.
Kırmızı lamba tehlike halinde yanar.
- The red lamp lights up in case of danger.
Buraya gelmeden önce buraya gelme ihtimaline karşı, yanımdaki kapı komşuma bir anahtar bırakacağım.
- I'll leave a key with my next-door neighbour in case you get here before I do.
Birisi içeri girmeye çalışır diye kapıyı kilitledim.
- I locked the door, in case someone tried to get in.
Polis davayla ilgili yeni kanıtlar ortaya çıkarmıştır.
- The police have uncovered new evidence related to the case.
Polis cesedin yanında bir mermi kovanı buldu.
- The police found a cartridge case next to the body.
Deliller olayın tam tersi olduğuna işaret ediyor.
- The evidence suggests the opposite is the case.
Hastalanırsan bu ilacı al.
- Take this medicine in case you get sick.
Bir hasta geç dönem kürtaj yapılabilir mi?
- Can a case be made for late-term abortions?
Sami, Leyla ile bir konuyu görüşmek istiyordu.
- Sami wanted to discuss a case with Layla.
Yargıç jüriye davayı görüşmemesini söyledi.
- The judge told the jury not to discuss the case.
Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
- That being the case, he had little to say.
Bu ambalajdaki yumurtalar diğer ambalajdakilerden daha tazedir.
- The eggs in this case are fresher than those in the other case.
Ona, bu valizi üst kata taşıtacağım.
- I'll get him to carry this case upstairs.
Polis cesedin yanında bir mermi kovanı buldu.
- The police found a cartridge case next to the body.
Her halükârda o senin ağabeyin.
- In any case, he's your big brother.
Her halükarda seni ilgilendirmez.
- In any case, it's no business of yours.
Epidemiology studies including three case-control studies for increased risk of cancers of the large bowel, bladder, kidneys, renal cell, or breast and one prospective study for colorectal cancers had been done by Mucci et al., 2006.
Avukatlar davaları kazandıklarında çok miktarda dolar kazanırlar.
- Lawyers make mega bucks when they win cases.
Bazı durumlarda, meme ameliyatı koruyucu bir ameliyattır- meme kanseri riski yüksek olduğu düşünülenler tarafından alınan bir önlem.
- In some cases, mastectomy is prophylactic surgery - a preventive measure taken by those considered to be at high risk of breast cancer.
Hem miktar hem de kalite birçok durumlarda önemlidirler.
- Both quantity and quality are important in most cases.
Sami'nin katili, kabuk kılıflarını temizledi.
- Sami's killer cleaned up the shell casings.
You are in the grounds of Brockholes Abbey, a house into which a great deal of valuable property has just been moved. And your job is to case the joint for a break in.
The doctor told us of an interesting case he had treated that morning.
In case of fire, break glass.
Latin has six cases, and remnants of a seventh.
There were another five cases reported overnight.
Latin is a language that employs case.
He drew the case eight!.
Information dissemination about the destruction of the Khamisiyah munitions depot in Iraq is a case and point.
In the Latin noun domine, the -e case ending marks it as a masculine, singular, second-declension noun in the vocative case.
The case history of a sample design from inception to final marketing was presented to the students.
Government approval is given on a case-by-case basis.
A case-sensitive comparison will find that smith and Smith are different words, while a case-insensitive comparison will not.
... So if that's the case, there must be situations ...
... goto website for thompson katelyn in the case of this information you can go to ...