The mosquitoes will eat you alive.
- Sivrisinekler seni canlı canlı yerler.
These mosquitos are eating me alive!
- Bu sivrisinekler beni canlı canlı yiyorlar!
It's a living being, so of course it shits.
- O bir canlı, dolayısıyla doğal olarak sıçıyor da.
I don't look down upon any living being. Needless to say, I'm no God. I'm a human being myself; I may have made mistakes, I do admit.
- Ben hiçbir canlıyı küçümsemiyorum. Tabii ki ben Allah değilim. Ben de kulum; hatalarım olmuştur, yalanlamıyorum.
People need to be more lively when presenting their work.
- İnsanlar işlerini sunarken daha canlı olması gerekir.
My grandfather is 90 years old and very lively.
- Büyükbabam 90 yaşında ve çok canlı.
I don't look down upon any living being. Needless to say, I'm no God. I'm a human being myself; I may have made mistakes, I do admit.
- Ben hiçbir canlıyı küçümsemiyorum. Tabii ki ben Allah değilim. Ben de kulum; hatalarım olmuştur, yalanlamıyorum.
It's a living being, so of course it shits.
- O bir canlı, dolayısıyla doğal olarak sıçıyor da.
I will keep the fish alive.
- Ben balığı canlı tutacağım.
The fish he caught yesterday is still alive.
- Onun dün yakaladığı balık hâlâ canlı.
A crisp wind blew up over the sand dunes from the sea.
- Denizden kum tepelerinin üzerinde canlı bir rüzgar patladı.
My grandfather is 90 years old and very lively.
- Büyükbabam 90 yaşında ve çok canlı.
Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me?
- Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı?
Things are looking brighter.
- İşler daha canlı görünüyor.
You are bright and glowy this morning.
- Bu sabah canlı ve parlaksın.
The sky in this photo is very saturated.
- Bu fotoğraftaki gökyüzü çok canlı.
The memories are very fresh and vivid.
- Anılar çok taze ve canlıdır.
The doll was surprisingly lifelike.
- Bebek şaşırtıcı bir biçimde canlı gibiydi.
A drunk TV presenter vomited during a live broadcast.
- Sarhoş bir TV sunucusu, canlı yayın esnasında istifra etti.
Children are often impatient and restless.
- Çocuklar genellikle sabırsız ve tez canlı.
Why are you always so restless?
- Sen neden her zaman tez canlısın?
Children are often impatient and restless.
- Çocuklar genellikle sabırsız ve tez canlı.