Tom stared at Mary icily.
- Tom Mary'ye buz gibi baktı.
Tom fell into the ice-cold water of the river.
- Tom nehrin buz gibi suyuna düştü.
When I got home, I had a nice, ice-cold shower.
- Eve döndüğümde, buz gibi soğuk bir duş aldım.
Jackson's eyes grew as cold as ice.
- Jackson'ın gözleri buz gibi soğuklaştı.
My hands and feet were as cold as ice.
- Ellerim ve ayaklarım buz gibi soğuktu.
Tom gave Mary an icy look.
- Tom Mary'ye buz gibi bir görüntü verdi.
The icy wind cut us to the bones.
- Buz gibi bir rüzgar bizi kemiklerimize kadar dondurdu.
It's freezing in here! Can somebody turn off the air-conditioner?
- Burası buz gibi! Biri klimayı kapatabilir mi?
What are you doing in a freezing place like this?
- Böyle buz gibi soğuk bir yerde ne yapıyorsun?