İhracat işi iyi yapılmıyor.
- The export business isn't doing well.
Yuriko, mobilya işine taşınmayı planlıyor.
- Yuriko is planning to move into the furniture business.
Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.
- My mother is busy cooking dinner.
O, geçen haftadan beri meşgul.
- She has been busy since last week.
Bu oldukça işlek bir yer gibi görünüyor.
- This seems to be a pretty busy place.
İşlek bir caddeden geçerken dikkatli ol.
- Be alert when you cross a busy street!
Çok yoğun bir sabah geçirdim.
- I've had a very busy morning.
Çok yoğun bir sabah geçirdim.
- I have had such a busy morning.
Köle ticareti kazançlı bir işti.
- Slavery was a lucrative business.
Tom ticaret okuluna gitmek istediğini söyledi.
- Tom said he wanted to go to business school.
Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
- My elder brother got a position in a big business.
Babasının ölümünden sonra aile şirketinin sorumluğunu üstüne aldı.
- He took charge of the family business after his father died.
Ticari şirketlerimiz bütün dünyada işlerini yaparlar.
- Our trading companies do business all over the world.
Gelecek hafta işle ilgili Tokyo'da olacağım.
- I'll be in Tokyo on business next week.
Sapparo'yu işle ilgili birkaç kez ziyaret ettim.
- I have visited Sapporo several times on business.
Bir Japon iş adamı 200 milyon yene bir sanat eseri satın aldı.
- A Japanese businessman bought the artwork for 200 million yen.
İş konusunda senin yardımını istiyorum.
- I want your help about business.
İşten konuşmadan önce biraz gevezelik edelim mi?
- Shall we shoot the breeze for a while before talking business?
İş idaresi hakkında bir şey bilmiyorum.
- I don't know a thing about running a business.
Casuslar senin onların bilmesini istemediğin şeyleri bilmek için işlerini yaparlar.
- Spies make it their business to know things that you don't want them to know.
Bu onun sorunu. Benim işim değil.
- It's his problem. It's none of my business.
Konuklar ve fazla ev işi nedeniyle, çok hareketli bir hafta geçirdim.
- What with the visitors and all the extra housework, I've had a very busy week.
İş faaliyetlerimizi güçlendirmemiz için bunu yeniden organize etmeliyiz.
- We need to reorganize it in order to strengthen our business activities.
Uygun elbiseler iş yerinde çok önemlidir.
- Proper clothes count for much in business.
Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
- My elder brother got a position in a big business.
Tom iş meselelerinde vicdanlıdır.
- Tom is scrupulous in matters of business.
Biz o firma ile iş yaparız.
- We do business with that company.
Firmayla iş ilişkilerimiz yok.
- We have no business relations with the firm.
Tom çabucak faaliyet gösterdi.
- Tom quickly got busy.
O korkunç bir işgüzar.
- He's an awful busybody.
Mary'nin komşusu bir işgüzar.
- Mary's neighbor is a busybody.
Lütfen çocukları meşgul et.
- Please keep the children busy.
Çiftçi onları meşgul etmeyi severdi.
- The farmer liked to keep them busy.
We do business all over the world.
That's none of your business.
I studied business at Harvard.
This UFO stuff is a mighty strange business.
If that concludes the announcements, we'll move on to new business.
This proposal will satisfy both business and labor.
As the cart went by, its horse lifted its tail and did its business.
These new phones are the business!.
Let's get down to business.
I'm going to Las Vegas on business.
They did nearly a million dollars of business over the long weekend.
I shall take my business elsewhere.
Flowers, stripes, and checks in the same fabric make for a busy pattern.
Her telephone has been busy all day.
It has been a busy day.