Everything looks blurry. I think I need a new pair of glasses.
- Her şey bulanık görünüyor. Yeni bir gözlüğe ihtiyacım olduğunu düşünüyorum.
This photo is too blurry. I can't make out your face.
- Bu fotoğraf çok bulanık. Yüzünü ayırt edemiyorum.
Possible side effects include blurred vision and shortness of breath.
- Olası yan etkiler arasında bulanık görme ve nefes darlığı bulunmaktadır.
Distant things look blurred.
- Uzak şeyler bulanık görünür.
The water was cold and dark.
- Su soğuk ve bulanıktı.
Possible side effects include blurred vision and shortness of breath.
- Olası yan etkiler arasında bulanık görme ve nefes darlığı bulunmaktadır.
This blurs the line between news and advertising.
- Bu, haber ve reklam arasındaki çizgiyi bulanıklaştırır.
Sami's rage clouded his judgment.
- Sami'nin öfkesi onun yargısını bulanıklaştırdı.
This rice cooker uses fuzzy logic.
- Bu pirinç ocağı bulanık mantık kullanır.
Are you trying to fish in troubled waters?
- Bulanık sularda balık tutmaya mı çalışıyorsun?
Using muddy colors for this design is not a good idea.
- Bu tasarım için bulanık renkler kullanmak iyi bir fikir değil.
The water was so murky that the police divers had to search for the body by feel.
- Su o kadar bulanıktı ki polis dalgıçlar vücudu dokunarak aramak zorunda kaldı.
Tom looked into the murky water.
- Tom bulanık suya baktı.