Tom came to Japan eight and a half years ago with his parents.
- Tom sekiz buçuk yıl önce ailesiyle birlikte Japonya'ya geldi.
It took me an hour and a half to get there by car.
- Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
I've been waiting for one and a half-hours.
- Bir buçuk saattir bekliyorum.
He read for more than two and a half hours.
- İki buçuk saatten daha fazla bir süre okudu.