Sana küçük bir şey getirdim.
- I brought you a little something.
Sana küçük bir şey getirdim.
- I've brought you a little something.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
Tom eve bir hediyelik eşya getirmek istedi.
- Tom wanted to bring home a souvenir.
O, anne ve babası tarafından iyi yetiştirildi.
- She was well brought up by her parents.
En küçük erkek kardeşim, büyük annemiz tarafından yetiştirildi.
- My youngest brother was brought up by our grandmother.
Onun oğulları uygun şekilde yetiştirilmiş değil.
- His sons are not properly brought up.
İyi bir ailede yetiştirilmiş gibi görünüyor.
- He must have been brought up in a good family.
İyi hasat pirinç fiyatını düşürdü.
- The good harvest brought down the price of rice.
İthalattaki artışla talep aşağı düşürüldü.
- The demand was brought down by increases in imports.
Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
- A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
Sami karakola getirildi.
- Sami was brought into the police station.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?
- Can S. Jobs bring back the magic to Disney?
The new company director brought a fresh perspective on sales and marketing.
The closer Jones can really bring it.
... THEY JUST BROUGHT IN A WRECKING BALL. ...
... WE BROUGHT THE PARTY TO YOU. ...