Kameranı getiriyor musun?
- Are you bringing your camera?
Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.
- Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
Onu buraya getirirken aklından ne geçiyordu?
- What on earth were you thinking, bringing him here?
Birisini mi getiriyorsun?
- Are you bringing anyone?
Bu, denize su getirmek gibidir.
- This is like bringing water to the sea.
Oğlumu ofisinize getirmek zorunda mıyım?
- Do I have to bring my son to your office?
Tom eve bir hediyelik eşya getirmek istedi.
- Tom wanted to bring home a souvenir.
Tayland'da, çocuk yetiştirme babanın sorumluluğu değildir; tamamen anneye aittir.
- In Thailand, bringing up the children isn't the father's responsibility; it's entirely up to the mother.
Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir.
- In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon.
S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?
- Can S. Jobs bring back the magic to Disney?
The new company director brought a fresh perspective on sales and marketing.
The closer Jones can really bring it.
... Thus bringing together the Sumerian invention of the wheel ...
... this country, to get America energy secure. And part of that is bringing in a pipeline ...