Bana kısaca ne olduğunu anlat.
- Tell me, briefly, what happened.
Gazeteye kısaca göz attı.
- She glanced briefly at the newspaper.
Bana kısaca ne olduğunu anlat.
- Tell me, briefly, what happened.
Ben onu öyle kısa bir sürede yapamam.
- I cannot do it in such a brief time.
Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz olmaya çalış.
- Please try to be as brief as possible.
Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz ol.
- Please be as brief as possible.
Gazeteye kısaca göz attı.
- She glanced briefly at the newspaper.
Bana kısaca ne olduğunu anlat.
- Tell me, briefly, what happened.
Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
- Can you briefly sum up what was said at the meeting?
Bana planın kısa bir özetini verdi.
- He gave me a brief outline of the plan.
Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
- Can you briefly sum up what was said at the meeting?
Kısa ve özlü olacağım.
- I'll be brief and concise.
Tom evrak çantasını açtı ve birkaç belge çıkardı.
- Tom opened his briefcase and pulled out a couple of documents.
Evrak çantam kağıtlarla doludur.
- My briefcase is full of papers.
Onun evrak çantası suyla doluydu.
- His briefcase was filled with water.
He covered the subject briefly in his book.
Briefly, I am not happy about what happened, but no one will be losing their job.
He only worked here briefly.
In summary, this book is a good introduction to bird watching.
On the beach he always wore a straw hat with a red band and a brief pair of leopard print trunks.
A survey of their follie, a briefe of their barbarisme.
The boss got a message and cut the meeting short.
... about education briefly. ...
... MR. LEHRER: All right. So, to finish quickly, briefly, on the economy, what is your view ...