Çocuk olduğu için, o cesurdu.
- Child as he was, he was brave.
Onlar onu güçlü bir erkeğin cesur hareketi olarak gördüler.
- They saw it as the brave act of a strong man.
Tom cesur ve yiğittir.
- Tom is brave and courageous.
Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.
- This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it.
Eski insanlar kahramanlık hikayelerini anlatmaktan hoşlanmışlar.
- Ancient people liked to tell stories of bravery.
Chris ona bir hediye getirdi ve cesurca ona verdi.
- Chris brought her a present and bravely gave it to her.
Pinokyo, tek başına olmasına rağmen, kendini cesurca korudu.
- Pinocchio, although alone, defended himself bravely.
After braving tricks on the high-dive, he braved a jump off the first diving platform.
he has been so brave, giving it all a dignity.
New York's bravest.
... feeling brave enough. ...
... >>Mike Cleron: Okay, well, that was a brave attempt. ...