Bir kedi güneşte yatıyor.
- Eine Katze liegt in der Sonne.
Böyle karanlık bir yerde güneş gözlüklerine neden ihtiyacın var ki?
- Wozu brauchst du denn an so einem dunklen Ort eine Sonnenbrille?
Eskiden sarışın ve yanık tenli olduğuna inanamıyorum.
- I cannot believe you used to be blonde and tanned.
Mary'nin hafifçe bronzlaşmış bir cildi var.
- Mary has a slightly tanned skin.
Şu adam çok bronzlaşmış.
- That man is very tanned.
Eskiden sarışın ve yanık tenli olduğuna inanamıyorum.
- I cannot believe you used to be blonde and tanned.
tanned bodies lying on the beach.
If you don't want to put on sunscreen, that's your problem. Just don't come complaining to me when you get a sunburn.
- Wenn du dich nicht mit Sonnencreme eincremen willst, ist das deine Sache. Aber beschwer' dich später nicht bei mir, wenn du Sonnenbrand hast.
We could see the sunset from the window.
- Wir konnten den Sonnenuntergang vom Fenster aus sehen.