Don't eat me, gray wolf, I'll sing a song for you.
- Bozkurt, beni yeme, senin için bir şarkı söylerim.
Tom finds it really frustrating.
- Tom onu gerçekten sinir bozucu buluyor.
It's very frustrating to try to find your glasses when you can't see anything without glasses.
- İnsan gözlüksüz bir şey göremediğinden, gözlüğü yokken gözlük araması çok sinir bozucu bir şey.
So annoying... Now I get a headache whenever I use the computer!
- Çok sinir bozucu... Ne zaman bilgisayarı kullansam başıma ağrılar giriyor.
That's really annoying.
- O gerçekten sinir bozucu.
My sleep cycle has been disrupted.
- Benim uyku döngüm bozuldu?
At the meeting he monopolized the discussion and completely disrupted the proceeding.
- Toplantıda o, tartışmayı tekeline aldı ve davayı tamamen bozdu.
Mary's unnerving to be around, because she's so finicky about everything.
- Her şeyde kılı kırk yaran biri olduğu için, Meryem'in etrafta olması sinir bozucu.
The increase in incidents of terrorism is really unnerving.
- Terör olaylarındaki artış gerçekten de sinir bozucu.
Tom broke off his engagement to Mary.
- Tom Mary ile nişanını bozdu.
Tom wondered why Mary seemed so depressed.
- Tom Mary'nin neden çok morali bozuk göründüğünü merak ediyordu.
Easy living corrupted the warrior spirit.
- Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.
The morals of our politicians have been corrupted.
- Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.
These foreign words are corrupting our beautiful language.
- Bu yabancı kelimeler güzel dilimizi bozuyor.
Sami's vision was severely impaired.
- Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
She has spoiled her work by being careless.
- Dikkatsizliği ile işini bozdu.
When I opened the refrigerator, I noticed the meat had spoiled.
- Buzdolabını açtığımda, etin bozulduğunu gördüm.
You're spoiling the mood.
- Sen ruh halini bozuyorsun.
I'm not spoiling their view.
- Ben onların manzarasını bozmuyorum.
Layla thinks that a dingo is as big as a grizzly.
- Leyla bir dingonun bir boz ayı kadar büyük olduğunu düşünüyor.
What should I do if I'm attacked by a grizzly bear?
- Bir bozayı tarafından saldırıya uğrarsam ne yapmalıyım?
He has some cognitive impairment.
- Onun biraz bilişsel bozukluğu var.
Sami's vision was severely impaired.
- Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
When I opened the refrigerator, I noticed the meat had spoiled.
- Buzdolabını açtığımda, etin bozulduğunu gördüm.
It looks like Tom got sick from eating the spoiled food.
- Öyle görünüyorki Tom bozuk yiyecek yemekten hasta oldu.
Public morals have been corrupted in this town.
- Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
The morals of our politicians have been corrupted.
- Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.
Don't worry. Your joke did not really discomfit me.
- Endişelenme. Şakan beni gerçekten bozmadı.
The lyrics seem innocent enough, but if you listen to them closely, you'll realize how subversive they really are.
- Şarkı sözleri yeterince masum görünüyor fakat onları yakından dinlersen onların gerçekten ne kadar huzur bozucu olduğunu fark edersin.
I found it disturbing.
- Ben onu huzur bozucu buldum.
I think he's a bit depressing.
- Sanırım o biraz moral bozucu.
Tom is irritating because he always has to have the last word in any argument.
- Tom bir tartışmada her zaman son söze sahip olduğu için sinir bozucudur.
Tom is irritating because he always has to have his own way.
- Tom her zaman kendi metoduna sahip olduğu için sinir bozucudur.
It was a nerve-wracking experience.
- Bu sinir bozucu deneyimdi.
Isn't it infuriating?
- Bu sinir bozucu değil mi?