Don't interpret their silence as obedience.
- Onların sessizliğini boyun eğme olarak algılama.
The government refuses to bow to public pressure.
- Hükümet kamuoyu baskısına boyun eğmeyi reddediyor.
I don't want to bow down to him.
- Ona boyun eğmek istemiyorum.
I was forced to submit to my fate.
- Ben kaderime boyun eğmek için zorlandım.
He would not submit to his fate.
- O ,kaderine boyun eğmek istemez.
I would rather die than submit.
- Boyun eğmektense ölmeyi tercih ederim.
He would not submit to his fate.
- O ,kaderine boyun eğmek istemez.
She usually has to give in to her big sister.
- O genellikle ablasına boyun eğmek zorunda.
I always have to give in to him.
- Ben her zaman ona boyun eğmek zorundayım.
I don't want to bow down to him.
- Ona boyun eğmek istemiyorum.
I always have to give in to him.
- Ben her zaman ona boyun eğmek zorundayım.
She usually has to give in to her big sister.
- O genellikle ablasına boyun eğmek zorunda.
We had to yield to their request.
- Onların ricasına boyun eğmek zorunda kaldık.
I don't want to bow down to him.
- Ona boyun eğmek istemiyorum.