His horse won by three lengths.
- Onun atı üç boy farkla kazandı.
I like to wear my skirts knee length.
- Eteklerimi diz boyu giymeyi severim.
Meg is about the same height as Ken.
- Meg Ken ile yaklaşık aynı boydadır.
Tom and Mary are about the same height.
- Tom ve Mary yaklaşık aynı boydalar.
Members of that tribe settled along the river.
- O kabilenin üyeleri nehir boyunca yerleşti.
The Gauls are close to the Germanic tribes.
- Galyalılar, Germen boylarına yakındır.
It's difficult to visualize four dimensions.
- Dört boyutluları görselleştirmek zordur.
What are the dimensions of the room?
- Odanın boyutları nedir?
It is important to recognize the extent of one's ignorance.
- Birinin cehaletinin boyutunu bilmek önemlidir.
Layla's letters revealed the extent of her racism.
- Leyla'nın mektupları onun ırkçılığının boyutlarını ortaya çıkardı.
I am not a dwarf. I am of short stature.
- Ben cüce değilim. Kısa boyluyum.
Tom was small in stature.
- Tom boy olarak küçüktü.
Tom stood in front of a full-length mirror, looking at himself.
- Tom kendisine bakarak bir boy aynasının önünde durdu.
I have a full-length mirror in my bedroom.
- Yatak odamda bir boy aynası var.
My dog is almost half the size of yours.
- Benim köpeğim neredeyse boyunuzun yarısı kadar.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
I wish I could figure out how to get my car painted without paying a lot of money.
- Keşke çok para ödemeden arabamı nasıl boyatacağımı bulabilsem.
Tom figured it would take him a full day to finish painting the garage.
- Tom garajı boyamayı bitirmenin onun bir gününü alacağını düşündü.
Don't boy me!.
I like the boy.''.
Dost thou call me fool, boy?.
Here, boys, heel; yes, Bobby, show the puppies how, good boy!.
Steve is a boy of 16.
That's my boy.
When the 'dipenda' (independence movement) in Belgian Congo turned violent, the white colonisators' often materially privileged black domestic boys were mistrusted and often abused as collaborators.
Boy, I wish I could go to Canada!.
Me and my boy grew up together in Southside.
Nehirde yüzen delikanlı kimdir?
- Who is the boy swimming in the river?
Parkta bir sürü delikanlı çalışıyor.
- A lot of boys are running in the park.
Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir öykü vardı.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
Küçük oğlan hayvanat bahçesinde.
- The little boy is at the zoo.
İki erkek çocuk yemeklerini kendi aralarında pişirdi.
- The two boys cooked their meal between them.
Ağacın altında bazı erkek çocukları var.
- There are some boys under the tree.
Vay be, bu cümle de amma tantana kopardı.
- Boy, that sentence sure caused a kerfuffle.
Benim bütün oğullarım büyüdü.
- My boys are all grown up.
Oğullarım benim her şeyimdir.
- My boys are my everything.
Çocuk bir sal üstünde nehirden aşağıya doğru gitti.
- The boy went down the river on a raft.
Bütün erkekler aşağıya baktı.
- All the boys looked down.