All my pains went for nothing.
- Bütün çabalarım boşa gitti.
Marriage is the main cause of all divorces.
- Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.
He divorced her after years of unhappiness.
- O, yıllar süren mutsuzluktan sonra onu boşadı.
They filled in the blanks.
- Onlar boşlukları doldurdular.
He left the last page blank.
- O, son sayfayı boş bıraktı.
Drinking on an empty stomach is bad for your health.
- Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.
This box is empty. It has nothing in it.
- Bu kutu boş. İçinde hiçbir şey yok.
It would be a sin to waste it.
- Onu boşa harcamak bir günah olacaktı.
It's illegal to waste water here.
- Burada suyu boşa harcamak yasal değildir.
Don't waste your time and money.
- Zamanını ve paranı boşa harcama.
You must be careful not to waste time.
- Zamanı boşa harcamamak için dikkatli olmalısın.
What does Tom do in his free time?
- Tom boş zamanında ne yapar?
Are you free on Friday afternoon?
- Cuma öğleden sonra boş musunuz?
Dick tried to solve the problem, in vain.
- Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı.
She tried in vain not to cry.
- Ağlamamak için boş yere çabaladı.
Is there a vacant seat?
- Boş bir koltuk var mı?
She parked her car in a vacant lot.
- O, boş bir arazide arabasını park etti.
It was another hollow promise.
- O başka bir boş sözdü.
This melon sounds hollow. Maybe that's why it was so cheap.
- Bu kavun boş görünüyor. Belki de çok ucuz olmasının nedeni budur.
This business plan of yours seems almost too optimistic. All I can say is I hope it's more than just wishful thinking.
- Senin bu iş planı neredeyse çok iyimser görünüyor. Bütün söyleyebileceğim onun bir boş hayalden daha fazlası olduğunu ummamdır.
I was thinking about getting a divorce.
- Ben boşanma hakkında düşünüyordum.
You can accelerate as much as you want, but since the car's in neutral, we won't be going anywhere.
- İstediğin kadar gaza bas, arabanın vitesi boşta olduğu için hiçbir yere gidemeyiz.
Bring me your resume. I told you there's a vacancy at my office.
- Özgeçmişini bana getir. Sana ofisimde bir boş kadro olduğunu söyledim.
His resignation left a vacancy in the cabinet.
- İstifası kabinede boşluk bıraktı.
No matter how rich a man may be, he ought not to be idle.
- İnsanlar kadar zengin olurlarsa olsunlar, boşta olmamalılar.
He seems to be possessed with idle fancies.
- O, boş fantezilere sahip gibi görünüyor.
I translate sentences on Tatoeba in my spare time.
- Boş zamanımda Tatoeba'da cümle çeviririm.
I think I can do it in my spare time.
- Onu boş vaktimde yapabileceğimi düşünüyorum.
The shelves were pretty bare.
- Raflar oldukça boştu.
The apartment was completely bare when we moved in.
- Taşındığımızda daire tamamen boştu.
Clear off the shelf, and you can put your books there.
- Rafı boşalt ve kitaplarını oraya koyabilirsin.
I've cleared my schedule.
- Programımı boşalttım.
Tom cleaned out his bank accounts and disappeared.
- Tom banka hesaplarını boşaltıp ortadan kayboldu.
The dirty water from the pool was drained, and replaced with clean water.
- Kirli su havuzdan boşaltıldı ve temiz su ile değiştirildi.
Tom unloaded groceries from the car.
- Tom arabadan yiyecekleri boşalttı.
They unloaded the ship.
- Gemi yükünü boşalttı.
No part of the pig is wasted.
- Domuzun hiçbir parçası boşa gitmedi.
Tom regretted having wasted a great deal of his life.
- Tom hayatının büyük kısmını boşa geçirdiğine pişman oldu.
Apparently that shabby flat is vacant.
- Anlaşılan o eski püskü daire boş.
I have to push my bike because one of the tyres is flat.
- Lastiklerden biri boşaldığı için bisikletimi itmek zorundayım.
The fitting room over there is unoccupied.
- Oradaki elbise deneme odası boş.
The boats looked unoccupied.
- Gemiler boş görünüyordu.
Fadil felt a void in his life.
- Fadıl hayatında bir boşluk hissetti.
A man standing on the cliff was about to commit suicide by jumping into the void.
- Uçurumun üstünde duran bir adam boşluğa atlayarak intihar etmek üzereydi.
Anything is blissful with you. Nothing is meaningful without you.
- Seninle her şey hoş, sensiz her şey boş.
I hunt elk in my leisure-time.
- Boş zamanımda Kanada geyiği avlarım.
Please look through these papers at your leisure.
- Lütfen boş vaktinde bu evrakları incele.
Those who wash the donkey's head waste soap.
- Eşeğin başını yıkayanlar sabunu boşa harcarlar.
bütün emeklerim boşa gitti halbuki çok çalışmıştım.