Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
- The man was ashamed of being born poor.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Şubat ayında doğanlar diğer aylarda doğanlardan ayın daha yüksek yüzdesini doğum günlerini kutlayarak harcarlar.
- People born in February get to spend a higher percentage of the month celebrating their birthdays than those born in other months.
Benim doğum günüm 12 Haziran. Magdalena, benimle aynı günde ve yılda doğdu.
- My birthday is June 12. Magdalena was born on the same day and year as me.
Biz mutlu bir birlikteliği yürütme kapasitesi ile doğmadık.
- We aren't born with the capacity to carry out a happy coexistence.
Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bir savaşın patlak verdiği Aralık 1941'de henüz doğmamıştım.
- I was not yet born when a war between Japan and the U.S. broke out in December 1941.
Savaşın bittiği yıl doğmuşum.
- The year the war ended, I was born.
Japonya'da doğmuş olmayı tercih ederdim.
- I would rather have been born in Japan.
Kojin Kudo bir doğuştan şairdir.
- Kojin Kudo is a born poet.
Tom doğuştan kör değildi.
- Tom was not born blind.
Denizde doğan bebeklere ne olur?
- What happens to babies who are born at sea?
Ben Showa döneminde doğan bir insanım.
- I'm a person who was born during the Showa era.
29 haziran 1979 da zonguldakta doğdu.
Doğduğum yer olan Nagasaki, güzel bir liman kentidir.
- Nagasaki, where I was born, is a beautiful port city.
İsa, Meryem'in bir çocuğu olarak doğdu.
- Jesus was born of Mary.
I ought really to have called him my sergeant. He's a born sergeant. That's as much as to say he's a born scoundrel.
... I was Born This Way. ...
... But Born This Way is about saying, "This is who I am. ...