A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
The original qipao was wide and loose.
- Orijinal qipao geniş ve boldu.
Why do you keep saying there's ample time?
- Niçin bol zaman olduğunu söylemeyi sürdürüyorsun?
We have ample time to catch our train.
- Trenimizi yakalamak için bol zamanımız var.
Australia is abundant in minerals.
- Avustralya'da mineraller bol miktarda bulunur.
The United States is abundant in natural resources.
- Amerika Birleşik Devletleri'nin doğal kaynakları boldur.
My pants are very loose because I've lost much weight.
- Pantolonum çok bol, çünkü çok kilo verdim.
Tom likes to wear loose-fitting clothes.
- Tom bol giysiler giymeyi seviyor.
They begin losing copious amounts of hair.
- Bol miktarda kıl kaybetmeye başladılar.
Tom drinks copious amounts of alcohol.
- Tom bol miktarda alkol içer.
The rice we harvested is bountiful.
- Bizim biçtiğimiz pirinç boldur.
The dress has a full skirt.
- Elbisenin bol bir eteği var.
She is still full of energy.
- O hala bol enerji var.
The troops had plenty of arms.
- Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
We have had plenty of snow this year.
- Bu yıl bol karımız vardı.
We have had plenty of snow this year.
- Bu yıl bol karımız vardı.
There are plenty of fresh eggs on the table.
- Masada bol miktarda taze yumurta var.
I advise you all to get plenty of rest.
- Hepinize bol bol dinlenmenizi tavsiye ediyorum.
Tom has had plenty of practice.
- Tom bol bol pratik yaptı.
He apologized profusely.
- O bol bol özür diledi.
Tom was sweating profusely.
- Tom bol bol terliyordu.
The portions at that restaurant are generous.
- O restorandaki porsiyonlar bol.
She is one of the most generous people I know.
- O, tanıdığım en eli bol insanlardan biridir.
We have a plentiful supply of water.
- Bol miktarda suyumuz var.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
These jeans are baggy.
- Bu pantolon torba gibi bol.
Tom wore a long baggy T-shirt.
- Tom uzun bir bol tişört giyiyordu.
The government should finance education more abundantly.
- Hükümet eğitimi daha bol miktarda finanse etmeli.
You have plenty of time to catch the train.
- Trene yetişmek için bol miktarda zamanın var.
There are plenty of fresh eggs on the table.
- Masada bol miktarda taze yumurta var.