They filled in the blanks.
- Onlar boşlukları doldurdular.
Tom filled in the blanks.
- Tom boşlukları doldurdu.
This box is empty. It has nothing in it.
- Bu kutu boş. İçinde hiçbir şey yok.
The room has been empty for a long time.
- Oda uzun süredir boş.
Are you free on Friday afternoon?
- Cuma öğleden sonra boş musunuz?
I am never free on Sundays.
- Pazar günleri asla boş değilim.
She tried in vain not to cry.
- Ağlamamak için boş yere çabaladı.
Dick tried to solve the problem, in vain.
- Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı.
Two seats remained vacant.
- İki koltuk boş kaldı.
She parked her car in a vacant lot.
- O, boş bir arazide arabasını park etti.
This melon sounds hollow. Maybe that's why it was so cheap.
- Bu kavun boş görünüyor. Belki de çok ucuz olmasının nedeni budur.
It was another hollow promise.
- O başka bir boş sözdü.
I was thinking about getting a divorce.
- Ben boşanma hakkında düşünüyordum.
Are you seriously thinking about getting a divorce?
- Cidden boşanmayı düşünüyor musunuz?
You can accelerate as much as you want, but since the car's in neutral, we won't be going anywhere.
- İstediğin kadar gaza bas, arabanın vitesi boşta olduğu için hiçbir yere gidemeyiz.
His resignation left a vacancy in the cabinet.
- İstifası kabinede boşluk bıraktı.
They filled the vacancy by appointment.
- Atama ile boş kontenjanı doldurdular.
We do not live for idle amusement.
- Biz boş eğlence için yaşamıyoruz.
He idles away his time.
- O, zamanını boşa harcar.
What do you do in your spare time?
- Boş zamanında ne yaparsın?
Yuriko arranges flowers in her spare time.
- Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler.
The apartment was completely bare when we moved in.
- Taşındığımızda daire tamamen boştu.
The shelves were pretty bare.
- Raflar oldukça boştu.
Clear off the shelf, and you can put your books there.
- Rafı boşalt ve kitaplarını oraya koyabilirsin.
Clear the road. It's not safe.
- Yolu boşaltın. Güvenli değil.
The dirty water from the pool was drained, and replaced with clean water.
- Kirli su havuzdan boşaltıldı ve temiz su ile değiştirildi.
Tom cleaned out his bank accounts and disappeared.
- Tom banka hesaplarını boşaltıp ortadan kayboldu.
The ship anchored in the harbour and unloaded its goods.
- Gemi limana demir attı ve yükünü boşalttı.
The farm workers unloaded the truck.
- Çiftçiler kamyonu boşalttı.
Young people are apt to waste time.
- Genç insanlar, boşa zaman harcamaya eğilimlidir.
McClellan wasted no time.
- McClellan zamanı boşa harcamadı.
Apparently that shabby flat is vacant.
- Anlaşılan o eski püskü daire boş.
I have to push my bike because one of the tyres is flat.
- Lastiklerden biri boşaldığı için bisikletimi itmek zorundayım.
The neglected room remained unoccupied.
- İhmal edilen oda boş kaldı.
The boats looked unoccupied.
- Tekneler boş görünüyordu.
Fadil felt a void in his life.
- Fadıl hayatında bir boşluk hissetti.
A man standing on the cliff was about to commit suicide by jumping into the void.
- Uçurumun üstünde duran bir adam boşluğa atlayarak intihar etmek üzereydi.
Anything is blissful with you. Nothing is meaningful without you.
- Seninle her şey hoş, sensiz her şey boş.
Please look through these papers at your leisure.
- Lütfen boş vaktinde bu evrakları incele.
I don't know what to do with my leisure.
- Boş vaktimde ne yapacağımı bilmiyorum.
Those who wash the donkey's head waste soap.
- Eşeğin başını yıkayanlar sabunu boşa harcarlar.