Yuriko arranges flowers in her spare time.
- Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler.
I translate sentences on Tatoeba in my spare time.
- Boş zamanımda Tatoeba'da cümle çeviririm.
I often spend my leisure time listening to the radio.
- Boş zamanımı çoğunlukla radyo dinleyerek geçiririm.
I go hunting in my leisure time.
- Ben boş zamanımda avlanmaya giderim.
You can do it at your leisure.
- Onu boş zamanınızda yapabilirsiniz.
He has no leisure for sport.
- Onun spor için boş zamanı yok.
Tom and Mary had way too much free time on their hands.
- Tom ve Mary'nin ellerinde oldukça çok fazla boş zamanı vardı.
What does Tom do in his free time?
- Tom boş zamanında ne yapar?