O acı gözyaşları döktü.
- She shed bitter tears.
Tartışmalar uzun ve bazen acıydı.
- The discussions were long and sometimes bitter.
Onlar şiddetli düşmanlar.
- They are bitter enemies.
Kışlar şiddetli soğuktu.
- The winters were bitterly cold.
Ona karşı niçin öyle sertsin?
- Why are you so bitter against her?
Tom hayattan bıkmış sert yaşlı bir adamdı.
- Tom was a bitter old man who was sick of life.
Keskin olarak soğuktu.
- It was bitterly cold.
Eğer hastaysan, bal acı tat verir.
- If you're sick, honey tastes bitter.
Kötü bir öksürüğüm vardı, bu yüzden acı reçete aldım.
- I had a bad cough, so I took the bitter medicine.
O, kahvenin acılığına dayanamadı.
- He couldn't stand the bitterness of the coffee.
Acılık ve intikam benim karakterimin bir parçası değildir. Hayat çok kısa. Bir insanın acılık ve intikam üzerine zaman harcamaması gerekir.
- Bitterness and revenge are not part of my character. Life's too short. One shouldn't spend time on bitterness and revenge.
Acılık ve intikam benim karakterimin bir parçası değildir. Hayat çok kısa. Bir insanın acılık ve intikam üzerine zaman harcamaması gerekir.
- Bitterness and revenge are not part of my character. Life's too short. One shouldn't spend time on bitterness and revenge.
The coffee was bitter.
They're bitter enemies.
A bitter wind blew from the north.