Even though he lives next door, he doesn't even say hello to us.
- O, bitişikte yaşamasına rağmen, bize selam bile vermez.
The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door.
- Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.
Try the place next door.
Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses.
- Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.
I just acquired some land that's contiguous to your farm.
- Çiftliğinize bitişik bir arazi aldım.
The stadium is adjacent to the school.
- Stadyum okula bitişiktir.
The gallbladder is found adjacent to the liver.
- Safra kesesi karaciğere bitişik bulunur.
The next-door neighbour's guest is a guest who eats lots of persimmons.
- Bitişik komşunun misafiri çok hurma yiyen bir misafirdir.
The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door.
- Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.
Tom thought he heard some voices in the next room.
- Tom bitişik odadan bazı sesler duyduğunu söyledi.
Tom is Mary's next-door neighbor.
- Tom Mary'nin bitişik komşusu.
We're next-door neighbors.
- Biz bitişikteki komşuyuz.
He lived next to his uncle.
- O amcasına bitişik yaşadı.
Tom took a seat next to Mary on the bench.
- Tom oturma sırasında Mary'ye bitişik bir koltuk aldı.
Tom went into the adjoining room.
- Tom bitişik odaya girdi.
There is an anteroom adjoining the library.
- Kütüphaneye bitişik bir bekleme odası var.
Tom doesn't get along with the man who lives next door.
- Tom bitişikte yaşayan adamla geçinemiyor.
The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door.
- Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.