To my great delight, he won the first prize.
- Benim için büyük sevinç, o birincilik ödülünü kazandı.
She boasted of having won the first prize.
- O, birincilik ödülünü kazanmakla övündü.
It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
- Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
He carried off the first prize at the chess tournament.
- O, satranç turnuvasında birincilik ödülünü aldı.
Last year's Miss Universe winner is very tall.
- Geçen yılın Miss Universe birincisi çok uzun.
I knew she would be the winner.
- Onun birinci olacağını biliyordum.
Tom moved up to first place.
- Tom birinci sıraya yükseldi.
The French and the English like drinking, but the latter prefer beer whereas the former go in for red wine.
- Fransızlar ve İngilizler içki içmeyi severler ama birincisi kırmızı şarap için içeriye girerken ikincisi birayı tercih eder.
Health is above wealth, for the former is more important than the latter.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira birincisi ikincisinden daha önemlidir.
It was a victory for the whole country when he finished first in the race.
- O, yarışı birinci bitirdiğinde, tüm ülke için bir zaferdi.
Some states select primary candidates by caucus, while others hold an election.
- Diğerleri bir seçim düzenlerken, bazı devletler parti yönetim kurulu tarafından birincil adaylar seçerler.
Love for the family is our primary duty.
- Aile için sevgi bizim birincil görevimiz.