The coach had a one-on-one discussion with each player to evaluate his performance on the field.
- Koç'un onun saha performansını değerlendirmek için her oyuncuyla bire bir görüşmesi vardı.
I'd like to have a one-on-one session with the president to discuss our strategy going forward.
- İleriye giden stratejimizi tartışmak için başkanla bire bir oturum yapmak istiyorum.