Tom's heart suddenly began to beat faster.
- Tom'un kalbi birdenbire daha hızlı atmaya başladı.
Dewey was suddenly a hero.
- Dewey birdenbire bir kahraman oldu.
All of a sudden, the lights went on.
- Birdenbire ışıklar yandı.
All of a sudden the sky became dark.
- Birdenbire gökyüzü karardı.
The work can't be done at a moment's notice.
- İş birdenbire yapılamaz.
Tom's heart suddenly began to beat faster.
- Tom'un kalbi birdenbire daha hızlı atmaya başladı.
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
Everything happened all at once.
- Her şey birdenbire oldu.
All at once, he spoke out.
- Birdenbire, o konuştu.
All at once, I heard a shrill cry.
- Birdenbire, tiz bir çığlık duydum.
It didn't happen all at once.
- Bu birdenbire olmadı.
All at once, I heard a shrill cry.
- Birdenbire, tiz bir çığlık duydum.
After a short visit, he suddenly stood up and said he was leaving.
- Kısa bir ziyaretten sonra birdenbire ayağa kalktı ve ayrıldığını söyledi.