birbirini

listen to the pronunciation of birbirini
Турецкий язык - Английский Язык
each other

John and Mary loved each other. - John ve Mary birbirini seviyordu.

They don't know each other very well. - Onlar birbirini çok iyi tanımıyorlar.

mutual

Love and friendship are mutually exclusive. - Aşk ve arkadaşlık birbirini dışlar.

Find mutual interests, and you will get along with each other. - Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.

inter

Find mutual interests, and you will get along with each other. - Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.

one another

I want to live in a world where people love one another. - İnsanların birbirini sevdiği bir dünyada yaşamak istiyorum.

Newton's law of gravity is a mathematical description of the way bodies are observed to attract one another, based on many scientific experiments and observations. - Newton'un yer çekimi kanunu organların birbirini çekme tarzıyla ilgili birçok bilimsel deney ve gözlemlere dayalı matematiksel bir anlatımdır.

each other, one another
birbirini izleme
succession

This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead. - Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.

birbirini izleyen
successive
birbirini etkileme
interaction
birbirini etkilemek
interact
birbirini etkileyen
interactive
birbirini izleyen
consecutive
birbirini tamamlamak
go with
birbirini anlama
understanding
birbirini etkilemeden
independently
birbirini izleyen
sequenced
birbirini izleyen
sequential
birbirini izleyen
alternating
birbirini izleyen
(Gıda) tandem
birbirini sırayla izleme
alternation
birbirini takip eden
successive
birbirini takip etme
succession
birbirini takip etmek
ensuing
birbirini tutar
consistent
birbirini tutma
coherence
birbirini tutma
correspondence
birbirini tutmak
tie in
birbirini tutmamak
contradict
birbirini tutmayan
contradictory
birbirini tutmaz
(Ticaret) contradictory
birbirini örmek
intertwine
birbirini seven
loving each other
birbirini tamamlama
to complement each other
birbirini destekleme
logrolling
birbirini desteklemek
support each other
birbirini desteklemek
be consistent
birbirini desteklemek
logroll
birbirini götüren hatalar
offsetting errors
birbirini izleme
consecution
birbirini izleme
altenation
birbirini izleme
alternation
birbirini izlemek
alternate
birbirini izlemeyen
nonconsecutive
birbirini izleyen
serial
birbirini izleyen
alternate
birbirini izleyen günler
(Ticaret) sequential days
birbirini izleyen turlar
(Turizm) back to back tours
birbirini izleyerek
consecutively
birbirini suçlama
recrimination
birbirini suçlamak
recriminate
birbirini sırayla izlemek
alternate with
birbirini takip
eden successive
birbirini takip etmek
alternate
birbirini tamalayan
complement each other
birbirini tamamlama
complementing (each other)
birbirini tamamlayan mallar
(Ticaret) goods complementary
birbirini tamamlayan unsurlar
vitals
birbirini telafi eden hesap
(Ticaret) contra account
birbirini tutan
clannish
birbirini tutan
coherent
birbirini tutma
(Hukuk) cohesion
birbirini tutma sınayıcısı
(Bilgisayar,Teknik) consistency checker
birbirini tutmak
to cohere
birbirini tutmak
hang together
birbirini tutmamak
(for words, actions) to be contradictory
birbirini tutmamak
to contradict
birbirini tutmuyor
it does not follow
birbirini yanlış anlamak
(deyim) talk at cross-purposes
birbirini yanlış anlamak
(deyim) be at cross-purposes
birbirini yemek
1. to quarrel bitterly, tear each other apart. 2. to try to harm each other, plot against each other, do each other dirt
birbirini yemek
wrangle
birbiri
one another

Let's try to understand one another. - Birbirimizi anlamaya çalışalım.

We should try to understand one another. - Biz birbirimizi anlamaya çalışmalıyız.

birbiri
each other

We don't know each other. - Biz birbirimizi tanımıyoruz.

These two lines cut across each other at right angles. - Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.

birbirini izleyen
hand in hand
Birbirini etkileyen
interacting
birbirini izleyen
consequent
it ulur birbirini bulur
(Atasözü) Birds of a feather flock together
birbiri
each other, one another
birbiri
{f} interconnected

Everything is interconnected. - Her şey birbirine bağlıdır.

Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected. - Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.

suçlamak (birbirini)
recriminate
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение birbirini в Турецкий язык Турецкий язык словарь

BiRBiRi
Biri diğerinin yanı sıra
BiRBiRi
Karşılıklı olarak biri ötekini, öteki de onu: "O zaman on dört paşa, büyük, hudutsuz bir hayret içinde İzzet Paşa'nın, sonra da birbirlerinin yüzüne baktılar."- N. S. Örik
birbiri
Karşılıklı olarak biri ötekini, öteki de onu
birbirini
Избранное