Do you know where your father went?
- Babanın nereye gittiğini biliyor musun?
Do you know how to play mahjong?
- Mahjong oynamayı biliyor musun?
Everybody knew that she was being pushy.
- Onun saldırgan olduğunu herkes biliyordu.
They knew they must fight together to defeat the common enemy.
- Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
She got married without her parents knowing it.
- O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.
Tom accused Mary of not knowing how to love or how to accept someone's love.
- Tom Mary'yi sevmeyi ya da birinin aşkını kabul etmeyi bilmemekle suçladı.
Ken didn't know what to say next.
- Ken gelecek defa ne söyleyeceğini bilmiyordu.
Ken is as tall as Bill.
- Ken Bill kadar uzun boylu.
His name is known to everyone in this town.
- Onun adı bu kasabada herkesçe bilinmektedir.
The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
- Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
Bu arabayı sana kim sattı?
- Hvem solgte denne bil til dig?
Babam alışveriş yaparken annem arabada kaldı.
- Mor blev i bilen mens far handlede ind.
Bu arabayı sana kim sattı?
- Hvem solgte denne bil til dig?