The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
Get me all the information you can on this matter.
- Bu konuyla ilgili alabildiğin tüm bilgiyi bana getir.
Data can be transmitted from the main computer to yours, and vice versa.
- Bilgi ana bilgisayardan sizinkine aktarılabilir, ve tam tersi.
We examined the following magazines to collect the data.
- Bilgi toplamak için aşağıdaki dergileri inceledik.
Traveling makes people knowledgeable.
- Seyahat, insanları bilgili yapar.
Bilal is a person of knowledge.
- Bilal bilgili bir kişidir.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
The more information you give me, the better the advice I can provide you.
- Bana ne kadar fazla bilgi verirseniz size o kadar daha iyi tavsiye verebilirim.
She gave me advice as well as information.
- O, bilginin yanı sıra bana tavsiye verdi.
I'm an eighth-grade science teacher in Boston.
- Boston'da sekizinci sınıf fen bilgisi öğretmeniyim.
Mrs. Jones is teaching computer science.
- Bayan Jones, bilgisayar bilimleri öğretiyor.
We need more information.
- Bize daha fazla bilgi lâzım.
I think we need more information.
- Sanırım daha çok bilgiye ihtiyacımız var.
The learned are apt to despise the ignorant.
- Bilgili insanlar cahil insanları küçümseme eğilimindedir.
We learned about that from reliable sources.
- Güvenilir kaynaklardan onun hakkında bilgi edindim.
I believe you have information that can help us.
- Bize yardım edebilecek bilgiye sahip olduğuna inanıyorum.
Shouting at your computer will not help.
- Bilgisayarınıza bağırmak işe yaramaz.
This is a very informative article.
- Bu çok bilgilendirici bir yazı.
Electronic news media is our primary source of information.
- Elektronik haber medya temel bilgi kaynağımızdır.
You want more information about our activities? Subscribe to our newsletter.
- Bizim faaliyetleri hakkında daha fazla bilgi ister misiniz? Bültenimize abone olun.
The letter informed her of his death.
- Mektup onun ölümüyle ilgili onu bilgilendirdi.
He could get the information by reading the letter.
- Mektubu okuyarak bilgi alabilir.
That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
- O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
The suspect reportedly stole computers.
- Söylendiğine göre sanık bilgisayarları çalmış.
I'd like to add some information to my report.
- Raporuma bazı bilgiler eklemek istiyorum.
I don't think that's a real word.
- Bunun gerçek bir bilgi olduğunu sanmıyorum.
Is there any word on Tom's condition?
- Tom'un durumu hakkında bir bilgi var mı?
Mary pretended to be working on her computer, but in fact she was eavesdropping on the conversation.
- Mary bilgisayarında çalışıyor gibi davrandı ama aslında o, konuşmaya kulak misafiriydi.
The text above contains no accurate facts on the matter.
- Yukarıdaki metin konuyla ilgili kesin bilgiler içermiyor.
I'll have to take that question on notice.
- Bu soruyu gerekli bilgiyi edindikten sonra yanıtlayacağım.
I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
- Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
- Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
Learning and cherishing data are not just the domain of Jewish people.
- Bilgiye değer verip öğrenmek Yahudilerin tekelinde değildir.
The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart.
- Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.
I have a nodding acquaintance with him.
- Onunla ilgili çok az bilgim var.
Intelligence and knowledge are two very different things.
- Zeka ve bilgi iki çok farklı şeydir.
Intelligence and knowledge are two independent things.
- Zeka ve bilgi iki ayrı şeydir.
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
Did you inform your teacher of this?
- Bununla ilgili öğretmenini bilgilendirdin mi?
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
- Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
Fully automatic story generation remains an unsolved problem for computer scientists.
- Tam otomatik hikaye üretimi bilgisayar bilim adamları için çözülmemiş bir sorun kalmaya devam etmektedir.
Do you know how to use a computer?
- Bir bilgisayarı nasıl kullanacağını biliyor musun?
Tom didn't know how to translate the word computer because the people he was talking to had never seen one.
- Konuştuğu insanlar daha önce bir bilgisayar görmedikleri için Tom computer kelimesini nasıl çevireceğini bilmiyordu.
Yeterince malumatımız yok.
- Yeterli bilgimiz yok.