Thanks for keeping us informed.
- Bizi bilgili tuttuğun için teşekkürler.
This programme allows you to stay informed.
- Bu program sizin bilgili kalmanızı sağlar.
The learned are apt to despise the ignorant.
- Bilgili insanlar cahil insanları küçümseme eğilimindedir.
Tom is a learned man.
- Tom bilgili bir adam.
Tom appears to be wise.
- Tom bilgili görünüyor.
No one can be more wise than destiny.
- Hiç kimse kaderden daha bilgili olamaz.
Tom is quite knowledgeable about modern popular music.
- Tom modern popüler müzik hakkında oldukça bilgili.
Tom certainly is knowledgeable.
- Tom kesinlikle bilgili.
He is well read in English literature.
- İngiliz edebiyatında çok bilgilidir.
Tom said I looked sophisticated.
- Tom bilgili göründüğümü söyledi.
Tom never was sophisticated.
- Tom asla bilgili değildi.
He has knowledge and experience as well.
- O bilgili ve de deneyimli.
He is a well informed person.
- O, bilgili bir insandır.
I'm also very well versed in the movies.
- Ben de filmler konusunda bilgiliyim.
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
- Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
They conducted the following experiment to collect the data.
- Bilgi toplamak için aşağıdaki deneyi yaptı.
The data is often inaccurate.
- Bilgi çoğunlukla yanlıştır.
I don't have much knowledge of physics.
- Fizik hakkında çok fazla bilgim yok.
I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
- Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
The more information you give me, the better the advice I can provide you.
- Bana ne kadar fazla bilgi verirseniz size o kadar daha iyi tavsiye verebilirim.
She gave me advice as well as information.
- O, bilginin yanı sıra bana tavsiye verdi.
Tom doesn't want to be a doctor, although he's very good in science.
- Fen bilgisinde iyi olmasına rağmen, Tom bir doktor olmak istemiyor.
Mrs. Jones is teaching computer science.
- Bayan Jones, bilgisayar bilimleri öğretiyor.
We need more information.
- Bize daha fazla bilgi lâzım.
I think we need more information.
- Sanırım daha çok bilgiye ihtiyacımız var.
We learned as much as possible about their culture before visiting them.
- Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk.
We learned about that from reliable sources.
- Güvenilir kaynaklardan onun hakkında bilgi edindim.
I believe you have information that can help us.
- Bize yardım edebilecek bilgiye sahip olduğuna inanıyorum.
Shouting at your computer will not help.
- Bilgisayarınıza bağırmak işe yaramaz.
This is a very informative article.
- Bu çok bilgilendirici bir yazı.
You want more information about our activities? Subscribe to our newsletter.
- Bizim faaliyetleri hakkında daha fazla bilgi ister misiniz? Bültenimize abone olun.
Electronic news media is our primary source of information.
- Elektronik haber medya temel bilgi kaynağımızdır.
Typing capital letters on a computer is somewhat tedious.
- Bilgisayarda büyük harfleri yazmak biraz sıkıcı.
He could get the information by reading the letter.
- Mektubu okuyarak bilgi alabilir.
That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
- O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
The suspect reportedly stole computers.
- Söylendiğine göre sanık bilgisayarları çalmış.
I'd like to add some information to my report.
- Raporuma bazı bilgiler eklemek istiyorum.
Is there any word on Tom's condition?
- Tom'un durumu hakkında bir bilgi var mı?
Tom didn't know how to translate the word computer because the people he was talking to had never seen one.
- Konuştuğu insanlar daha önce bir bilgisayar görmedikleri için Tom computer kelimesini nasıl çevireceğini bilmiyordu.
Write down the facts needed to convince other people.
- Başka insanları ikna etmek için gerekli olan bilgileri yazın.
Did he acquaint you with the facts?
- Size gerçeklerle ilgili bilgi verdi mi?
I'll have to take that question on notice.
- Bu soruyu gerekli bilgiyi edindikten sonra yanıtlayacağım.
If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
- Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
He has a good knowledge of Japanese religion.
- O Japon diniyle ilgili iyi bir bilgiye sahiptir.
The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart.
- Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.
Learning and cherishing data are not just the domain of Jewish people.
- Bilgiye değer verip öğrenmek Yahudilerin tekelinde değildir.
I have a nodding acquaintance with him.
- Onunla ilgili çok az bilgim var.
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
- Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
Intelligence and knowledge are two very different things.
- Zeka ve bilgi iki çok farklı şeydir.
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
- Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
I want specific information.
- Özellikli bilgi istiyorum.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
You broke the computer. Nice going, genius.
- Bilgisayarı bozdun. Aferin, dahi.
Fully automatic story generation remains an unsolved problem for computer scientists.
- Tam otomatik hikaye üretimi bilgisayar bilim adamları için çözülmemiş bir sorun kalmaya devam etmektedir.
Do you know how to use a personal computer?
- Kişisel bir bilgisayarı nasıl kullanacağınızı biliyor musunuz?
Tom didn't know how to translate the word computer because the people he was talking to had never seen one.
- Konuştuğu insanlar daha önce bir bilgisayar görmedikleri için Tom computer kelimesini nasıl çevireceğini bilmiyordu.
Yeterince malumatımız yok.
- Yeterli bilgimiz yok.