The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
Get me all the information you can on this matter.
- Bu konuyla ilgili alabildiğin tüm bilgiyi bana getir.
We examined the following magazines to collect the data.
- Bilgi toplamak için aşağıdaki dergileri inceledik.
Data can be transmitted from the main computer to yours, and vice versa.
- Bilgi ana bilgisayardan sizinkine aktarılabilir, ve tam tersi.
I don't have much knowledge of physics.
- Fizik hakkında çok fazla bilgim yok.
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
The more information you give me, the better the advice I can provide you.
- Bana ne kadar fazla bilgi verirseniz size o kadar daha iyi tavsiye verebilirim.
She gave me advice as well as information.
- O, bilginin yanı sıra bana tavsiye verdi.
Mrs. Jones is teaching computer science.
- Bayan Jones, bilgisayar bilimleri öğretiyor.
The lesson is science.
- Dersimiz fen bilgisi.
Congress asked for more information.
- Kongre daha fazla bilgi istedi.
We need more information.
- Daha fazla bilgiye ihtiyacımız var.
We learned as much as possible about their culture before visiting them.
- Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk.
We learned about that from reliable sources.
- Güvenilir kaynaklardan onun hakkında bilgi edindim.
Television helps us widen our knowledge.
- Televizyon bilgimizi genişletmemize yardımcı olur.
Shouting at your computer will not help.
- Bilgisayarınıza bağırmak işe yaramaz.
This is a very informative article.
- Bu çok bilgilendirici bir yazı.
News can be accessed on your computer.
- Bilgisayarınızda habere erişilebilir.
You want more information about our activities? Subscribe to our newsletter.
- Bizim faaliyetleri hakkında daha fazla bilgi ister misiniz? Bültenimize abone olun.
Typing capital letters on a computer is somewhat tedious.
- Bilgisayarda büyük harfleri yazmak biraz sıkıcı.
This letter contains sensitive information that may offend some people.
- Bu mektup, bazı insanlar gücendirecek hassas bilgiler içermektedir.
That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
- O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
I'd like to add some information to my report.
- Raporuma bazı bilgiler eklemek istiyorum.
The suspect reportedly stole computers.
- Söylendiğine göre sanık bilgisayarları çalmış.
Tom didn't know how to translate the word computer because the people he was talking to had never seen one.
- Konuştuğu insanlar daha önce bir bilgisayar görmedikleri için Tom computer kelimesini nasıl çevireceğini bilmiyordu.
Is there any word on Tom's condition?
- Tom'un durumu hakkında bir bilgi var mı?
That factory is for the manufacture of computers.
- O fabrika, bilgisayar üretimi içindir.
Write down the facts needed to convince other people.
- Başka insanları ikna etmek için gerekli olan bilgileri yazın.
I'll have to take that question on notice.
- Bu soruyu gerekli bilgiyi edindikten sonra yanıtlayacağım.
I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
- Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
- Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
Learning and cherishing data are not just the domain of Jewish people.
- Bilgiye değer verip öğrenmek Yahudilerin tekelinde değildir.
The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart.
- Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.
I have a nodding acquaintance with him.
- Onunla ilgili çok az bilgim var.
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
- Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
Intelligence and knowledge are two very different things.
- Zeka ve bilgi iki çok farklı şeydir.
Did you inform your teacher of this?
- Bununla ilgili öğretmenini bilgilendirdin mi?
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
You broke the computer. Nice going, genius.
- Bilgisayarı bozdun. Aferin, dahi.
I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
- Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
Tom didn't know how to translate the word computer because the people he was talking to had never seen one.
- Konuştuğu insanlar daha önce bir bilgisayar görmedikleri için Tom computer kelimesini nasıl çevireceğini bilmiyordu.
It is becoming important for us to know how to use a computer.
- Bir bilgisayarın nasıl kullanılacağını bilmemiz bizim için önemli hale geliyor.
Yeterince malumatımız yok.
- Yeterli bilgimiz yok.