I hurt her feelings on purpose.
- Bilerek onun hislerini incittim.
Did you make that mistake on purpose?
- O hatayı bilerek mi yaptın?
I purposely didn't do that.
- Ben onu bilerek yapmadım.
Tom purposely left the last page blank.
- Tom bilerek son sayfayı boş bıraktı.
She hurt me deliberately.
- O bana bilerek zarar verdi.
Tom deliberately broke the window.
- Tom bilerek pencereyi kırdı.
I wasn't born knowing.
- Ben bilerek doğmadım.
No one is born knowing everything.
- Hiç kimse her şeyi bilerek doğmaz.
Are you intentionally trying to confuse me?
- Bilerek beni şaşırtmaya mı çalışıyorsun?
Tom intentionally left the last page blank.
- Tom bilerek son sayfayı boş bıraktı.
Tom nodded knowingly.
- Tom bilerek başını salladı.
A healthy man does not know the value of health.
- Sağlıklı olan adam sağlığın değerini bilmez.
Do you know how to play mahjong?
- Mahjong oynamayı biliyor musun?
They knew they must fight together to defeat the common enemy.
- Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
Everybody knew that she was being pushy.
- Onun saldırgan olduğunu herkes biliyordu.
We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
- Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
There is no knowing which team will win.
- Hangi takımın kazanacağını bilmek zor.
Ken didn't know what to say next.
- Ken gelecek defa ne söyleyeceğini bilmiyordu.
Ken is as tall as Bill.
- Ken Bill kadar uzun boylu.
The firm is known for its high-quality products.
- Firma, yüksek kaliteli ürünleriyle bilinmektedir.
The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
- Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.