Tom wanted to find a doctor who would treat his gunshot wound without reporting it to the police.
- Tom polise bildirmeden onun silah yarasını tedavi edecek bir doktor bulmak istiyordu.
You'll have to notify your boss about that.
- Onun hakkında patronuna bildirmek zorunda kalacaksın.
Why didn't the police notify us?
- Niçin polis bize bildirmedi?
Since their first appearance on earth, men have gathered information and have attempted to pass useful ideas to other men.
- Yeryüzüne ilk çıkışından beri, insan oğlu bilgi topladı ve faydalı fikirleri diğer insanlara bildirme girişiminde bulundu.
You'll have to notify your boss about that.
- Onun hakkında patronuna bildirmek zorunda kalacaksın.
I must report this to her.
- Bunu ona bildirmek zorundayım.
You have to report to the police at once.
- Derhal polise bildirmek zorundasın.
I will have to inform them.
- Onlara bildirmek zorunda olacağım.
I wanted to let you know about that, but Tom told me not to say anything.
- Ben onun hakkında size bildirmek istedim ama Tom bir şey söylemememi söyledi.
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
- Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
Do you know how to play chess?
- Satranç oynamayı biliyor musun?
They knew they must fight together to defeat the common enemy.
- Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
Everybody knew she could speak English well.
- Onun iyi İngilizce konuşabildiğini herkes biliyordu.
There is no knowing which team will win.
- Hangi takımın kazanacağını bilmek zor.
Knowing is nothing, imagination is everything.
- Bilmek bir şey değildir, hayal gücü her şeydir.
Ken talks as if he knew everything.
- Ken her şeyi biliyormuş gibi konuşur.
I invited Ken, Bill and Yumi.
- Ken, Bill ve Yumi'yi davet ettim.
The firm is known for its high-quality products.
- Firma, yüksek kaliteli ürünleriyle bilinmektedir.
His name is known to everyone in this town.
- Onun adı bu kasabada herkesçe bilinmektedir.