Birçok çalışan anneler ev ve iş hayatlarını dengelemek için mücadele ediyor.
- Many working mothers struggle to balance their home and work lives.
Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin.
- She makes sure that her family eats a balanced diet.
Fransız hükümeti, ulusal bütçeyi vergi mükelleflerinin dengelemesi için meydan okuyan online bir oyunu piyasaya sürdü.
- The French government has launched an online game that challenges taxpayers to balance the national budget.
Bana bakiyemi söyler misin?
- Could you tell me my balance?
Ayın birine kadar bakiyeyi havale edemeyeceğim.
- I won't be able to remit the balance until the first of the month.
Tom çek yazmadan önce hesap bakiyesini kontrol etti.
- Tom double-checked his bank balance before writing the check.
Elektronik terazideki bir arıza nedeniyle yetkililer işyerine para cezası verdi.
- The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance.
Müzik, filmin yapısıyla uyum içinde.
- The music is in balance with the structure of the movie.