O, onunla bahis tutuştu.
- He made a bet with her.
Ben hayatımı bahis ediyorum.
- I'd bet my life on it.
Tom Mary ile onu kol güreşinde yenebileceğine dair iddiaya girdi.
- Tom bet Mary that he could beat her at arm wrestling.
Böyle bir iddiayı ortaya atmayacak kadar akıllı.
- He knows better than to make such a claim.
Bunun üzerine bahse girmek ister misin?
- Do you want to bet on that?
Bahse girmek için ne kadar istiyorsun?
- How much do you want to bet?
Bahis yapmak istiyor musunuz?
- Do you want to make a bet?
Bahse girerim ki sen sapıkça bir şey düşünüyordun.
- I just bet you were thinking something perverse just now.
Atın üzerine beş poundluk bahse girdim.
- I bet five pounds on the horse.
Dylan owes Fletcher $30 from an unsuccessful bet.
There isn't much difference between the two.
- There is not much difference between the two.
It isn't good to eat between meals.
- It is not good to eat between meals.
... ELON MUSK: Well, I made a bet with someone ...
... I bet it has payments in the name. ...